Leonardo DiCaprio nun başrol oynadığı bir Martin Scorsese filmi daha.Benim anımsadığım "Köstebek" ve " New York Çeteleri" var bu ikiliyi buluşturan.Belki başka da vardır, kuvvetle muhtemel.
Filmin konusundan azıcık bahsedeyim ama çok da bir şey söylemeyeceğim çünü ipucu vermiş olmak istemiyorum.
Leonardo ve arkadaşı , üzerinde suç işlemiş akıl hastalarının gönderildiği bir hapishane bulunan bir adaya müfettiş olarak gönderilir.Amaçları hapishanede kaybolan bir kadını bulmaktır. Ancak hapishane müdüründen çalışan hemşirelere kadar herkes "tuhaf" tavırlar içindedir.Leonardo adadaki ilk gecelerinde olay hakıında bir rapor yazıp dönmeyi düşünse de çıkan fırtına onları adada kalmaya mecbur edecektir.
Filmin son yarım saatinde fikirler havada uçuştu, bence bence bence diye başlayan tahminlerimiz büyük oranda doğru çıktı.Yani anlayacağınız filmin süpriz bir sonu var denebilir.Bu hissi bozmamak adına başka bir şey yazamayayım artık konusu hakkında.
Bir an bile sıkılmadan izledik, müziklerle birlikte bazı anlarda gerim gerim gerildik.Bilmiyorum belki de bizim o gece gerilesimiz vardı,olamaz mı;)
Bu arada yazı için fotoğraf ararken ulaştığım bir iki bilgiyi de paylaşayım sizinle.
Film aslında 2 ekim 2009 da gösterime girecekmiş ancak daha sonra gösterim tarihi 19 şubat 2010 a ertelenmiş.Ekonomik krizi sebep gösteren bu erteleme olmasaymış film Oscar da yarışabilirmiş ve MartinScorsese-DiCaprio birlikteliği sebebiyle de öne çıkan filmlerden olması bekleniyormuş.Bu denli güvenilmesinin diğer bir sebebi de ; daha önce Oscar alan Gizemli Nehir adlı filmin uyarlandığı kitabın yazarının (Dennis Levane)yeni kitabından uyarlama olmasıymış Zindan Adası'nın .İşte böyle..
Bana sorarsanız ; hani bu film Oscar lık mı diye hayır derim ancakkk emin olun Hurt Locker den de kat kat iyi bir filmdi.Artık siz düşünün benim Hurt Locker için düşüncelerimi:)Şu ödül işlerinde onbin tane iş dönüyor, iyi olmanın dışında sağlaman gereken bir çok şart var tamam anladık ama bu kadar da olmaz ki canım.Bu filmin nesine verildi Oscar, bu ödülün siyasi olmadığına kim inandırabilir beni?Bir çeşit günah çıkarma mı bu?
Bir de neden iki senedir biri teknolojinin nimetlerinden bolca yararlanmış bir filmle nispeten az yararlanmış bir film arasında geçiyor büyük çekişme?Geçen sene Milyoner ve Benjamin Button vardı, birçokları Benjamin 'in duygu yoğunluğundan mahrum olduğunu ,asla ödül almaması gerektiğini söyledi.Bu sene de benzer bir olayı Avatar ile Hurt Locker için yaşadık.Sinema dünyası sanıyorum büyük ikilem içinde:)Belki de birilerinin onlara yaptıkları işin taaa en başından beri teknoloji ile mümkün olduğunu , şimdilerde bu "kavga"larının komik olduğunu hatırlatması gerekiyordur;) Ha haaaa bana sorsalar söyleyeceğim de ;)
Neyse işte anlayacağınız üzere sinemacıların kendilerini tiyatrocu sanmasını komik buluyorum.Arkadaşım siz hep "sanal" bir iş yapıyordunuz.Hayır bunu küçümsemek ya da aşağıda tutmak adına söylemiyorum,sinema tabii ki harika bir şey ve iyi ki var.Ben sadece durum tespiti yapıyorum.Şimdi ne diye yok o sinemadır bu değildir diye söyleniyorsuz ki?Avatar'ı sinema filmi olarak kabul etmeyen sinemacılar var biliyorsunuz:) İnsan ögesi azaldıkça duyguların perdeden insana geçme oranı düşüyormuş.Sanırsınız ki insanların oynadığı sahneler tek kez çekiliyor, sanırsınız ki hiç temizlenmeden öyle en saf haliyle bize sunuluyor.Kim Avatar'ın kendisinde hiç iz bırakmadığını söyleyebilir?
Hayır o değil de ben ne demeye sinirlendim ki şimdi:)