
Tek kelimeyle bayıldım ben bu filme!Sahneler,renkler,caddeler,kostümler,oyuncular,yemekler her şey her şey her şey harikaydı.Film boyunca Julie’nin takmış olduğu şapkalar, henüz sezonunu açmadığım şapkalarımın olduğu kutulara yöneltti beni film biter bitmez,bir de hemen bu filmin şerefine yeni bir şapka alıp bu kış hep onun takmaya karar verdimJSanıyorum safran sarısı olacak bu şapka,bu seneki favori rengim.Bulurum sanırım di mi?


İki öyküyü birlikte sunuyor bize film:Amerikalıların ünlü yemek ustası Julia Child ve onun Mastering The Art of French Cooking adlı kitabındaki 524 tarifi 365 günde yapmaya karar verip, bunu bir blogla paylaşan Julie Powell ‘ın gerçek hayat hikayeleri.Hani öyle kolay yemekler de değil bunlar,istakoz katili de olmak gerekiyor,ördek yolucu da:)
Herkesin zevkleri başka başka mutlaka,bazen “bunun nesini beğenmiş “ dediğimiz de oluyor tavsiye edilen filmler için ama çoğu blog yazarının bu filmi beğeneceğine,kendi hayatından kesitler bulacağına inancım sonsuz.

Artık kendisinin de yemek kitapları bulunan "gerçek" Julie Powell

Julia Child (1912-2004)
Bir de dip not: Julia Child’ın hayat hikayesini okurken evini bir üniversiteye mutfağını ise ABD Ulusal Tarih Müzesi'ne bağışladığını öğrendim,ve bir kez daha “güzel ve yalnız ülkem” için üzüldüm içten içe.Binlerce sanat eserinin depolarda çürüdüğü,kenti kent yapan binaların, parkların,sokakların,ağaçların “artık eskidi çok,yenisini yapmak lazım şöyle ışıl ışıl” tarzı düşüncelerle yerle bir edildiği ülkemde müze bilinci nasıl gelişir bilmiyorum.Şu an itibarıyla da bunu ayrı bir yazı konusu yapmaya karar veriyorum..
Sevgiler herkese..