31 Mart 2010 Çarşamba

bekleyen filmler


Bir hafta içinde izlemeyi planladığım filmler:

The Guitar

Away We Go

The Box


El Secreto Detus Ojos (umarım doğru yazmışımdır, sözcükleri tam ayırt edemedim;)

Shutter Island


Yazıyı yazarken Shutter Island' a başladık bile.Hadi bakalım, bize msır keyfi , size tatlı akşamlar..

29 Mart 2010 Pazartesi

öylesine


Bugün yine sebepsizce yanlız hissediyorum kendimi, sebepsizce durgun. Hayat şöyle bir köşede dursa bazen beklese bizi ,kendimce yaşasam.. elimde bir fincan kahve.anlamı yok.aslında bugünün dünden hiç bir farkı yok.ama bugün böyle işte.içime geldi başka bir kadın yerleşti, sessiz sakin bekliyor.
Dünyanın derdi omuzlarımızda bazen.dedim ya sebepsizce..maviyi özledim.kuş seslerini ve balıkları.cırcır böceklerinin sesini özledim.sallanan yıldızları gökte..

Neyse bakalım.
Dönüp duran bir şiir aklımda yarım yamalak, buldum ama sonunda bak..

BİR MASA

Bize bir masa ayır Yankimu
Aleksandra'mla benim için
Bir masa.
Üstü çiçeksiz
Örtüsü gazeteden
Şarabı aşktan
Hem hülyadan.
Aleksandra'm mızıka çalsın
Siyaha çalar parmaklarıyla
Güftesi bayağı şarkılar
Adi havalar.
Meyhane acı zeytinyağı koksun
Sen hoşnut ol Yankimu
.

Sait Faik Abasıyanık

22 Mart 2010 Pazartesi

nostaljik etkinlikler

Erol Evgin 'in Aldım Başımı Gidiyorum adlı konser dvd sini tavsiye deceğim size ilk önce.Günlerce günlerce günlerce hiç sıkılmadan dinliyoruz,izliyoruz.3 Ağustos 2005 te Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda Melih Kibar anısına gerçekleştirilen bir konser bu ve Erol Evgin, Nükhet Duru ve Candan Erçetin , Garo Mafyan yönetimindeki orkestrayla birlikte enfes parçalar seslendiriyor.Çoban Yıldızı,Hisseli Harikalar Kumpanyası, Bir de Bana Sor, Deli Divane, Sevdan Olmasa bunlardan sadece bir kaçı ve bu cümbüş tadında bir konser dvd si.Mutlaka alın.
Erol Evgin geçtiğimiz aylarda bir konser dvd si daha çıkardı piyasaya,40. sanat yılı şerefine.Yanda görmüş olduğunuz kapak buna ait.Bu albümün tamamını olmasa da bir çoğunu dinledim ; ancak henüz satın almadım.Bugün yarın derken geciken bu alış umarım çarşamba günü sonuçlanacak.Çünkü

24 mart 2010 cepa -d&r da erol evgin var:) Yok yok şarkı söylemeyecek tabiiki,imza günü için.Sevenlerine duyurulur:)




Eski güzel günlere döneyim ,şu hayatta bir kez olsun annemin şarkılaıyla da dans edeyim diyenlere.24 mart çarşamda 21.30 da Murphys 'de Hakan Tok'la Ah Mazi var!
Hakan Tok'un Ah Mazi programını belki de biliyorsunuzdur, senelerce Radyo Odtü'de çaldıktan sonra şimdi artık Pal Fm 99.2 de (her pazar 19.00-22.00)
"Kantolardan tangolara, rock’n roll’dan, diskoya… Alaturkadan Anadolu-pop’a, aranjmandan, arabeske… Memlekette popüler ne varsa, ne olduysa, ne olmaktaysa… İyisi, kötüsü, keyiflisi, tahammül ötesiyle… Hard-core nostalji, şuursuz eğlence, ayarı kaçık romantizm; yersiz belgesel sosuyla marine edilmiş didaktizm eşliğinde her Pazar 19’da Pal Fm’de ! Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği tarafından 2003 yılında “En İyi Radyo Programı” ödülüne layık görülen “Ah! Mazi…”, artık Pal Fm’de ! Eski şarkıları ve eskiye dair her şeyi, alışagelmişten çok farklı bir üslupla dinleyiciye sunma çabasındaki “Ah! Mazi…”, antene çıkışının sekizinci senesinde eskiyi özlemenin kitabını tersten yazmaya devam diyor. Bu program da eskiyi özlerken kahrolmak da mümkün, kahkahaya boğulmak da. Türk popunun en kaliteli, en seçkin, klasik şarkılarını da dinleyebilirsiniz, en pespaye ve hatta en kepaze şarkılarını da. İster ellilerde doğmuş olun, ister altmış, ister yetmiş, ister seksen ve hatta ister doksanlarda… “Ah! Mazi…” her devri, her dönemi sizin için özlüyor ve hep özleyecek. "





nostalji


Annem beni hep nostaljik kızım diye sever, bu da bendenizin pek hoşuna gider.Doğrudur çünkü bu;pek bir geçmişte kalmış zevklerim vardır benim, hayatı da öyle o eski günlerdeki duygularla yaşamayı, öyle de görünmeyi tercih ederim.Nasıl bir izlenim çizdim tanrım, sanki 60lardan çıkmış gibi geziyorum sokaklarda.Bu kadar da değil ama üstümde başımda bir yerlerde nostaljik çağrışımlar yapan bir şeyler taşımak keyiflendiriyor beni.Hani vintage diyorlar ya bazıları şimdilerde(belki de onlar hep diyordur ben yeni duymuşumdur:)

Ama tabi gerçekten de 60lardan fırlamış gibi olduğum günler de oldu tabi, neden olmasın;)Neyseki o gün evleniyordum da kimse ses etmedi, bıraktılar gönlümce olsun;)

İşte bu nostalji rüzgarında tahmin edebilceğiniz üzere ben kendimi bildim bileli en çok ama en çok eski parçaları dinlerim.Ses kaydındaki o basitlik , ara ara duyduğum nefes sesleri, içine teknoloji karışmadığından emin olduğum duygularla söylenen parçalar daha bir yakın, daha bir sıcak gelir bana.Baızlarının sözleri derin bazılarınınki ise havadan sudandır.Çek kayıkçı kürekleri gezdir seven şu kalpleri kıvamında hani, hatırladınız mı:)

Ara ara bozulduğum ama genelde duygulandığım bir durum var bununla ilgili:Nostaljik müzik temalı radyo programlarında artık Sertab Erener ,Harun Kolçak,Levent Yüksel, Seden Gürel,Aşkın Nur Yengi,Yonca Evcimik, Ozan Orhon, Oya -Bora da nostaljik sayılıyor biliyor musunuz?Buna verdiğiniz cevap yaşınıza bağlı olarak değişir tabii, benim gibi 30 olmak üzere olanlar "yok canım daha ne kadar oldu ki " derken bizden çoookk genç olanlar "bunlar da kim,çoğunu bilmiyorum" diyecektir-ki bu da onların gerçekten de nostaljik bir durumları olduğunu gösterir bize.

İşte böyle.Bütün bunları neden anlatıyordum ben?Hı, evet tavsiye deceğim bir kaç etkinlik vardı çünkü.Çok uzamış bu yazı ama, etkinlikleri ayrı bir yazı yapayım,mutlu oluyorum yazı sayım artınca:)

bahar


Harika bir hafta sonundan sonra olabilecek en en en güzel şey nedir?pazartesi işe gitmemek!Yuppii:) Malum ben bu sene hiç bir pazartesi çalışmıyorum ama vallahi her hafta bu lükse daha yeni kavuşmuşum gibi mutlu oluyorum tekrar tekrar:)
Hava harikaa!Sebepsizce mutlu hissediyorum kendimi,böyle geriniyorum geriniyorum yatakta ve kocamann bir gülümseme dolduruveriyor yüzümü.Neden?Hiçç..Sadece hava apaydınlık, kuş sesleri tekrar başladı ve çimen kokusunu almaya başladım yine hafif hafif ve ben biliyorum ki Egem büsbütün bahara bürünmüştür şimdi.Nasıl özledim..
Sabah erken saatlerde Kızılay'dan geçerken mest oldum Sakarya'daki çiçekçilerde,balıkçılarda.Kocaman bir buket papatya aldım bir de uçuk sarı sümbül(evet evet bu renk sümbülü ben de ilk gördüm).Bir kez daha anladım ki yaşamak çookk güzel şey!
Aldığım her nefes sevgi dolu, aşk dolu, umut dolu.Elbette bir dolu şey var zihnimde bir dolu sorun, ama, hani bir oyunda dediği gibi..İnadına Yaşamak!

ve ben biliyorum ki .. bazen bir çiçeği koklamak çok şeyi değiştirir.
not:Her bahar olduğu gibi ; bu bahar da Ege'yi öyle çok özledim ki ,kendi fotoğraflarımdan bir demeti paylaşmak istedim.
sevgiler..
niloş

15 Mart 2010 Pazartesi

odtü 11. sanat festivalinden seçmeler

Bahar geldi ya hani şimdi (?!?) benim ellerim pıtır pıtır nerde ne var araştırmalarına başladı internette. Ankara pek de fena değil mart-nisan aylarında.

3 Nisan 2010/Cumartesi Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu
Kerem Görsev Trio
Kerem Görsev: Piyano, Cengiz Baysal: Davul, Kağan Yıldız: Kontrabas













6 Nisan 2010/Salı Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu
“İdil Biret” Piyano Resitali


















10 Nisan 2010/Cumartesi Saat: 20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu
“Doğan Canku” Konseri












11 Nisan 2010/Pazar Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu
“Pazar Günkü Cinayet” Tiyatro Oyunu
Haldun Dormen, Deniz Gökçer, Gazi Şeker, Hilmi Özçelik, Eda Gülten, Deniz Türkali












“Suna Kan” Keman Resitali
Piyanist: Cana Gürmen
Bilet Fiyatları:
C-I Sıraları: 35,00 TL
J-P Sıraları: 30,00 TL
R-V Sıraları: 25,00 TL
Y-Z Sıraları: 15,00 TL
Sandalye: 10,00 TL





biletler www. biletix. com da!

lovely bones (cennetimden bakarken)




Son zamanlarda izlediğim en en en güzel filmdi Lovely Bones.Öyle çok sahne bıraktı ki bana..Öyle güzel renkler..Bir düşün içinde gibi.







Her sahnede yönetmenin yaratıcılığına ve hayal gücüne, bunu da ekrana yansıtabilme başarısına hayran kaldım.
Yüzüklerin Efendisi benim için öyle çook anlamlı bir film değildi ve yönetmenin izlerini pek de farkedememiştim.(belki de sadece benim cahilliğimdi).Ancak bu sefer filmin her anına imzasını atmamış kazımış Peter Jackson.Sevdim,çok sevdim!mutlaka izleyin!

14 Mart 2010 Pazar

dünya pi günü

Bir yaşıma daha girdim! Bugün Dünya pi günüymüş. 3 ayın 14. günü! Böyle abuk sabuk günleri hiç sevmem ama bunu sevdim:)

Bu pi ilginç bir sayı ; malum çemberin çevresinin çapına oranı olan bu sonu gelmeyen sayı nedense pek meşhur.Adına yarışmalar düzenleniyor, sadece onun adını taşıyan kitaplar yazılıyor ,filmler çekiliyor vs vs..Bir çoğumuz içinse " hocam pi yi 3 mü alıcazzz" cümlesinden öteye geçemiyor:)

Olsun ..Sonuçta öyle ya da böyle hepimiz pi'yi tanıyoruz:)Geometriden kalmadıysak kendisiyle artık bir alıp veremediğimiz yok.
Ben bugünü Einstein'ın doğum günü olarak biliyordum sadece ; merakla da bekliyordum google açılış sayfasını ama baksanıza google önceliği pi'ye vermiş:)

O zaman hepimizin dünya pi günü kutlu mutlu olsun:)nice pi lere:)

un prophète (yer altı peygamberi)


Cannes Film Festivali’nde Büyük Jüri Ödülü kazanan Yeraltı Peygamberi enfes bir mafya-hapishane filmi.Benim gibi bu tarzları pek sevmeyen biri bile gözlerini ayırmadan izliyorsa ; gerisini siz düşününü artık.. Baba serisini seven hemen herkes bunu da sevecektir.
18 yaşına geldiğinde ıslahevinden cezaevine "aktarılan" Malik Djabena 'nın 6 yıllık cezasını çekeceği hapishaneye gittiğinde çok güçsüz ve yalnız konumdadır.Hapishanede Araplar ve Korsikalılar olmak üzere iki grup vardır, Malik kısa sürede bir tarafta olması gerektiğini farkına varır ve çetelerin güç savaşları içinde kendisine bir yer edinmeye başlar...
Kızlar gecesi için pek uygun bir alternatif olmasa da romantik komedilerden sıkılmış olan sevgilinizin gönlünü
almak için onunla birlikte keyifle izleyebileceğiniz bir film:)

2 Mart 2010 Salı

up!


Dün gecenin filmiydi Up ve beğenildi. Animasyondan öte birşeydi artık bu film.Bence yaşlı bay Carl Fredricksen gerçekti mesela.Ben onlarcasını gördüm vallahi gerçek hayatta.Gerçek hayat mı:)İhtiyarlık başka şey yaşlılık başka di mi?

Üniversitede seçmeli olarak sinema tarihi almıştım bir ara .Hocamız ödev olarak bir kaç film ismi verirdi gösterimde olan,birine giderdik, sonra da tartışırdık derste , öğrendiklerimiz doğrultusunda.Nedense onca dersten en çok aklımda kalan American Beauty filmi olmuş.Orda rüzgarla savrulan bir poşet vardı, filmin başında ,siyah bir poşet.Bir ders konuşmuştuk bunu,anlamını,rengini...Tuhaftı çünkü hoca o anı söyler söylemez anımsamıştım sahneyi ve aslında ne çok şey hissettirdiğini farketmiştim.Oysa ; konuşmamış olsak unutup gidecektim ben o anı büyük ihtimalle.

Up' ı bu yüzden sevdim sanırım.Bana onlarca şeyi çağrıştıran "an" larla doluydu film.sevdim.Hayallerimi tetikledi,daha da sevdim.

herkes en az bir kez "yemin et" demiştir di mi ilkokulda arkadaşına:)

ve her zaman sevilmiştir rengarenk balonlar.en kıymetlisi de uçanlar -ki uzun bir dönem dert edinmiştim ben kaçınca nereye gittiklerini.Ay'a yapıştıklarına kanaat getirdim bir zaman bir zaman da eski okulumun olduğu şehre gittiklerini..

ve bütün çocukların da bildiği gibi kediler ve köpekler aslında konuşur , büyükler anlamaz.Rintintin de konuşur.

up up up

Not: Bu yazı günler günler önce yazılmış olup ancak düzenlenip yayınlanabilmiştir.Bu sebepten çeşitli zaman kaymaları içerir.

Yapmam gereken o kadar çok iş var ki her zamanki gibi hiçbirini yapmayıp, bol bol yakınıp, hayatımı düşüne düşüne karmançorman hale getirip sonuçta da sadece film izliyorum:) Evet evet bir de utanmadan gülüyorum.Bilmiyorum işte, bir dolu şey var zihnimde,sıralayamadım şimdilik.Canım da bir çok istiyor - şunu yapayım buraya gideyim - ama hiiçç halim yok.Sihirli bir değnek gelse de dokunuverse bana..İş,iş,iş,iş..sıkıldım işsel kaygılardan.


Neyse işte dün akşam Up 'ı izledim. Birinci tekil kullandım çünkü canım sevgilim artık daha fazla dayanamadı film izleme potansiyelime ve beni yalnız bıraktı. Aklı Aykırı Sorular'da kaldı canımın , dün akşam ayrı düştük...(Sanki hep dipdibeymişisiz gibi.Bu sözcükler tuhaf şeyler,yan yana koyuyorum değişik bir tını oluveriyor.)


Hale bak üşenmedim saydım dokuzuncu satır olmuş,hala filmle ilgili tek cümle yok.Neden?Çünkü aslında canım sadece yazmak istiyor.Daha da fenası ; film için "çok sevdim , aman ne güzeldi,ne kadar da gerçekçiydi yahu o nasıl bir animasyon" demekten öteye de gidemeyeceğim.Onları da dedim işte zaten.Yani şu an itibarıyla resmi olarak söyleyecek tek sözüm kalmadı.Neyse ki alışığım ben kendi kendime ve boş boş konuşmaya:)

Uzun lafın kısası (evet bu kısası) Up' ı izledim ve beğendim efendim, tavsiye edilir.

1 Mart 2010 Pazartesi

sailors alaçatı

Balayımızı bizim için daha da keyifli hale getiren Alaçatı Sailors'a ve özellikle de hoş sohbeti için İbrahim'e teşekkürü bir borç biliriz efendim..:)






Akşam yemeklerinden sonra şömine başında çay sefası yapmamızı sağlamış olup adına kanıp gittiğimiz Çeşme Sheraton zavazingosuna dönmeme isteği ile bizi yakıp tutuşturmuştur bu minik sıcak yer.Aslında ben orda hiç bıkmam bir ömür yaşarım ama...Neyse artık:) Yazın kalmaya da gideceğiz, söz verdik:)







Bazı "yer" ler var, anlatamıyorum bende bıraktığı hissi.Kokusu başka, rüzgarı başka, rengi başka..Bir de sanki ..Hani şiirdeki gibi...




"Siz ne derseniz deyiniz.
Benim gizli bir bildiğim var.
Sizin alınız al, inandım
Sizin morunuz mor, inandım.
Ben tam dünyaya göre,
Ben tam, kendime göre.
"

















Ne güzel anlardı..Ne hoştu Alaçatı'nın o sessiz sakin hali..

















Son akşam bana minik bir hediye verdiler.Bilmem farkındalar mı, ama bana dünyaları verdiler..