24 Şubat 2012 Cuma

el izleri




El izi ne tuhaf şey..

ve ne anlamlı..

var olduğumuzun kanıtı gibi..

hiç bir iz bırakamazak dünyaya en azından elimizin izi var tüm eşyalarda..

sevdiğine dokunmak belki bundan bu denli güzel.

mandal aktiviteleri



Büyüklerin dünyası çocuklar için mucizelerle dolu.Onları mutlu etmek çok kolay.Kıytırık bir mandalla yapabilceklerimize bakar mısınız?
Sayıları öğrenmede çok eğlenceli bir yol.


Yaz akşam üzeri pikniklerinin minik atıştırmalıkları için enfes bir yol..



veee sanırım bu da onların en bayılacağı fikir. yedikleri dondurmaların çubukları+ 1 mandal= uçak


Harikalar di mi:)

descartes/senden bana kalan





Birkaç gün önce 2012 oscar adaylarını topladım geldim eve, geleneksel oscar haftasını yaşayalım diye,biliyorsunuz..


Beyazperde ve imdb den yorumları okudum, eve gelince tüm filmlere şöyle bir baktım: kullanılan renkler, sahne çekimleri vs beni 1-2 dakikada en çok hangisi etkileyecek diye veee... descendants ı seçtim. Üstelik filmeden tek bir sahne görmeden. Filmin girişine, girişteki müziğe bayıldım çünkü.


Aklımda kalan bir kaç yorum ise şöyleydi:


Bir kayıp sonunda bir ailenin birarada kalması bu kadar mı güzel işlenir..

Bir zaman sonra George Clooney'nin gözleklerini bile sevmeye başlayacaksınız..

ve film başladı.


aman allahım başladı ve bitmek bilmedi.


hayır hayır benim böylesine bir senaryodan etkilenmemem son 1 yıldır salgıladığım hormonlar sebebiyle mümkün değil.( annenin bir deniz kazası sonunda yaşam destek ünitesine bağlanması, fişinin çekilmesine karar verilmesi, ortada 2 sorunlu kız, işkolik bir baba(ama bana hiiiç öyle gelmedi),annenin sevgilisi, bunu öğrenen baba vs vs)Tek kelimeyle fiyasko! Bence Amerikalılar aile bağlarını öyle çok kaybetmiş, öyle yalnızlaşmışki ve öyle tüketici olmuşlar ki bu filmeden bile etkileniyorlar. Trajikokomik olansa şimdi de bu "yalnızlık" duygularının sinema sektörü tarafından "tüketiliyor " olması.Bu açıdan bakarsak Oscar alır mı? Alır.


Beni etkileyen tek bir sahne vardı ; o da : Alex (büyük kız) in annesinin durumunu havuzda yüzerken öğrendiğinde havuza dalıp orda ağlaması. orda o duygu evet tamam, tüm bedenime yayıldı benim de.. ama o kadar işte. başka yok.


bir de bir sahne vardı,sanırım etkilenmemiz bekleniyordu: şöyle yüksek bir tepeden hawai de bir koy gösteriyor, bu toprakların hepsi bizim modunda bir kaç konuşmanın eşilk ettiği.. Bırakın sinemanın mucizeleriyle biri bin yapabilmesini ben kendim bizzat çıplak gözle bile bundan bin kat etkileyici koylar gördüm, görünce aman tanrım dedirten gerçekten de..


dediğim gibi..çok yitirmişler herşeyi..hayran oldukları şeye bak.


film bu duyarsızlıkla bitti zaten. baba ve kızlar kanepenin karşısında bişiler atıştırıp aynı battaniyenin altında tv izlemeye başladılar. hani "artık onlar birbirine bağlı sıcak bir aile oldu " gibi.. Ne alakası var yahu, bence sadece sıradanlaştılar ve günlük zımbırtılara kendilerini bıraktılar gitti , hepsi bu. Aman neyse, yaklaşık 120 dakikam bu filme gitti dün ve çok yazık oldu.


ha haa gördüğünüz gibi benden asla ama asla bir film eleştirmeni olmaz/olmadı da zaten:) Teknik vs şu bu bilmiyorum, her bir sahnede ayrı sıkıldım bunaldım, üzerime bastılar resmen, budur yorumum, kayıtlara geçsin;)

23 Şubat 2012 Perşembe

1 yaş doktor kontrolü




Hem ben unutmamış olayım hem de soruları olup da cevap arayanlara azıcık da olsa yardımcı olsun diye 1 yaş kontrolündeki gelişmeleri yazayım istedim:

1. Mutitab vb vitamini 12 .ay bitiminde vermemeye başlıyoruz.( tabii bu sonuçta bir ilaç ve her bebek için en doğru zamanı kendi doktoru yapacaktır.)

2.Beslenmesi:




  • tuz ve şeker(esmer şeker tercih ) kullanabiliyoruz.(tuzu yine yemeğin pimesine yakın ekliyoruz) Bu demek oluyor ki kahvaltısında artık bal/reçel de var. Bu arada yazın enfess erikler oluyor,hiç şeker eklemenize gerek kalmadan marmelat yapabileceğiniz, kısa bir süre ocakta uzuuuun bir sür güneşte tutuyorsunuz.Oğluşum ananemin canım ellerinden çıkanları yedi bitirdi bile:)



  • Yumurtanın beyazını da verebiliyoruz-ki ben de bir çok anne gibi az bi miktarla alerji durumunu test etmiş, 1 aydır vermeye başlamıştım. Yumurtası omlet,krep, tavada, sucuklu, pastırmalı olabilir. Sosis ve salam yok.



  • Haftada 300 g et tüketiyoruz. 10 köfte diyor doktorlar ama bence biraz tuhaf bir yaklaşım, köfte dediğini bazısı bol etli bazısı bol ekmekli soğanlı yapıyor. O yüzden de haftada 300 g et demek en doğrusu sanırım.



  • Hergün 1 yumurta tüketiyoruz.(günaşırı değil, yumurta mucizevi bir besin,mutlaka her gün alıyoruz)



  • Günde 400 ml süt/süt ürünü tüketiyoruz. Süt bildiğiniz markette satılan uht sütler(aslında bence onların adı süt olmamalı,sütü işlemden geçirip başka bi şey elde ediliyr sonuçta, süt türevi ürün diyebilirler mesela).. Tabii yine sizin tercihinize bağlı olarak devam sütü, prganik süt, köyden getirilen süt vs olabilir bu..Kimin nasıl çine sinyor, neyi en doğru buluyorsa..Anne sütü almaya tam gaz devam eden bebişler sütü pek kabullenmek istemezler dedi doktor,bizde durum aynen böyle açıkçası. O yüzden de biz bu maddenin süt ürünleri kısmını tüketiyoruz: Yani yoğurt ve ayran. BU arada artık şeker tüketebildiğimize göre sütlü tatlı da yiyebilir dedi doktor, sütlaç,muhallebi, kazandibi vs.. Yesin dediyse hergün değil tabii,anladınız siz onu:)



  • Hergün mutlaka en az 1 porsiyon sebze, 1 porsiyon meyve tüketiyoruz.



  • Her gün mutlaka 1 ceviz(alerji durumu yoksa tabii) tüketiyoruz. Çerezvari bu ürünleri yemesi için asla eline vermiyoruz.


3. Diş sağlığı: 2 yaşına gelene dek diş fırçası kullanmıyoruz. Dişleri için en güzel yapılabilcek şey eline yemesi için bütün meyve sebze vermek, bu onların temziliğini de yapar. Ancak diş üstlerinde bi besin kalıntısı/tabakası oluyorsa first teeth (hani şu parmağa geçirilen zımbırtı) temzilenebilir. Yine macun kullanmıyoruz.



4.Kelime haznesi :Şu anda en az 3-5 sözcük kullanabiliyor olmalı. 18 aylık olduğunda bu hazne 20 sözcüğe ulaşmalı ve 2 sözcüklü cümle kurabiliyor olmalı. Dil gelişimini desteklemek için anne-babaya düşen görev:



Pozitif etkileri artırmak negatif etkileri azatmak.


Bu ne yahu di mi? Ben de öyle dedim doktorumuzu dinlerken,merak etmeyin;)


pozitif etki: doğayla içiçe olma /kitap okuma/eğitsel oyuncaklar


negatif etki: tabii ki televizyon ve bazı oyuncaklar. Nasıl oyuncaklar bunlar? Böyle tek bir düğmeye basınca bi dolu birşey yanıp sönen çocuğu yarı hipnotize hale getirenler.



5. Ev kazaları: 1-5 yaşın en önemli durumu malesef bu ev kazaları. Kaçınmak için, evi çocuk için uygun hale getirin.Oyuncak seçerken ipsiz/bağsız oyuncaklar seçin.(ayakkabı seçerken de)Ağzına atabilceği türde oyuncaklardan, boyalı,kimyasal madde içeren, ağzına attığında boyası dağılan oyuncaklardan uzak durun.Çocuğa asla çerez vermeyin(fındık,ceviz,leblebi gibi) ,kendiniz yerken de yere düşmemesine dikkat edin. Bunlar malesef çocukların ciğerlerinden en çok çıkardığımız maddeler.

21 Şubat 2012 Salı

bugünden kalanlar



Azıcık da olsa güneşin olduğu bir Ankara 'ya uyandık bugün.. benim gibi kış/kar sevdalısı biri bile artık havalar ısınsın diyorsa düşünün artık Ankara da durum nedir:)
Zaten bana az bi tuhaf gelen bir kültür var Ankara'da, alışveriş merkezi odaklı hayatlar..(bir tek Ankara da değil tabii bu)İnsanlar Tunalı'da yürüyüş yapmayı ,oturup bir bardak çay içmeyi,sohbet etmeyi neden sevmez bu şehirde anlamadım ben.. Yeterince çok mağaza yokmuş Tunalıda, her aradığını bulamıyormuş insan, yollar çamurmuş,arabayı park derdi varmış..varmış da varmış..

bilmem..ben başka bir dünyada aşıyorum heralde. nefes alma ihtiyacımıza noldu peki? tüketmeden,mağaza mağaza dolaşmadan arkadaşlarla geçirilen saatlere ne oldu? Derdimiz yok mu bizim artık hiç anlatacak,hayallerimiz yok mu,ne bileyim dedikodu da mı yok hiç? Herşeyi paket hizmet sunan alışverişmerkezlerinde mi çözmek zorundamıyız?


Bazıları der ki..Ankarada yapacak başka bir şey yok, bir denizimiz yok ki, bizim de alışveriş merkezlerimiz var.. Cık. Bununla ilgili değil, bu bir yaşam kütürü.Kendini nereye ait hissettiğine, özüne, ruhuna bağlı sadece.. İzmir de de bir dolu alışveriş merkezi var ve onlar da dolup taşıyor..demekki mesele hangi şehirde olduğundan öte bir şey.. nerde olmayı ,nasıl yaşamayı tercih ettiğin..


yanında bir dost varsa, önünde bir bardak çay.. tamamdır. ister izmir de ol,ister ankarada,mutlusundur.ve aslolan budur.ha derseniz ki ankarada mı dostla bir bardak çay izmir de mi? e o zaman diyecek lafım yok..ama kimse de kendi tercihlerini sorgulamak yerine faturayı yaşadığı şehre kesip durmasın:)


Malum soğuk bir kış günü olduğu için Tunalı nerdeyse bomboştu bugün. Yine o rengarenk kafalı, ilginç yaşlı teyzelerden vardı bolca.En çok Erzincan Mandra ve Takva tavukçunun çalışanlarına acıyorum ya ben Tunalıda, bu teyzeler onları saatlerce esir alıyor bir parça izmir tulum için.. Fenalık geçiriyorsunuz beklerken,yemin ederim eşinin teyzesinin torununu anlatanı bile duydum ben,o kadar yani:)


neyse.. biz bugün keyifli bir gün geçirdik cafe des cafes de. benim olmasını hayal ettiğim yer,kimbilir beki bir gün ha ,olamaz mı;)


çikolatalı cheesecake+çay ve adına aşık olup sonra da içmeyi unuttuğum bişi.bi sonrakine artık:)


Tunalı ya kadar gidip ritüelimi tamamlaadan olur mu,tabii ki kendimi yine filmlerin içine attım ve bunları aldım:


descentas/senden bana kalan


the help


tinker tailor soldier spy/köstebek


the iron lady/demir leydi


artist


extremely loud&incredebly close


evet bildiğiniz,çoğu oscar adayı..bakalım, bu hafta geleneksel oscar haftası,gömülelim filmlere:)

izleyeyim,tek tek yazacağım hepsini.

19 Şubat 2012 Pazar

foto-duvar

Duvarlar o evin yaşadığını, içindekilerin kanlı canlı , gülen,ağlayan, dertlenen sevinen insanlar olduğunu göstermenin en güzel yeri.Bu fikirlerin hepsine ba-yıl-dım!


Duvarda asılı olanlar eski çekmeceler..İçine bir yapışkanlı kağıt- ki ben bu kağıtlarla hafif hafif kafayı yemiş durumdayım)olmuş size mis gibi raf. En güzeli tamamen size has olması.



Kocamaaan saatlere bayıldığımı söylemişmiydim?




İşte benim favorim. Oğluşum azıcık büyüsün,herşeyi çekip yere atmaktan vazgeçsin, eski radyolarımı ve ipad/e-book düşkünü arkadaşlarımın dalga geçtiği c'anım kitaplarımı ben de benzer biçimde dekore edeceğim.( O güne dek onbinkez fikir değiştirmezsem tabii)




Ne güzel di mi.. Seyehat dönüşü alınan minik hatıraları sergilemek için enfes bir yol..




Bunu da çok beğendim,oğlumun doğumgününde benzer birşey yaptım, kapıyı bu şekilde çerçevelemek çok güzel bir fikir.. O oda sizin çalışam odanızsa hele.. hımmm tadından yenmez.





Miniklerin elleri ayakları bizi aşık etmiyor mu hayata..






Daha fazlası için: pinterest

iki yitik hasret iki parça can

aşık olunca ben..
ete kemiğe bürünür müzik, saatlerce dinlerim aynı şarkıyı..

siz de dinleyin..




rüya bütün çektiğimiz/rüya kahrım rüya zindan/nasıl da yılları buldu/bir mısra boyu macera/bilmezler nasıl aradık birbirimizi /bilmezler nasıl sevdik/iki yitik hasret iki parça can

10 Şubat 2012 Cuma

çocuk yetiştirme işleri

Çocuklar kendilerine söylenenleri değil, gördüklerini, yaşadıklarını baz alıyor aslında hayatta. İşte en klasik örnek , kitap okunmayan bir evde büyüyen çocuk o-ku-mu-yor. Siz akşamları evde dizi silsilesine kapılıyorsanız bilin ki ileride o da üç aşağı beş yukarı benzer şeyler yaşayacak. Siz ne yiyorsanız onu yiyecek, siz ne dinliyorsanız onu dinleyecek, siz nasıl davranıyorsanız öyle davranacak ..Siz isteğiniz kadar kadın haklarına saygılı bir birey yetiştirdiğinizi ya da ayakları üzerinde duran bir kadın yetiştirdiğinizi düşünün, çocuk evde ne görüyorsa o. Ebeveynlerin çabası hiç mi bir şey değiştiremez? İlla ki değiştirir, ama.. Bir yere kadar işte..Çocuklarla birazcık zaman geçirmek nasıl ebeveylerini olduğunu kestirmek için yeterli,öyle yoğun izler ki bunlar, siz istediğiniz kadar farklı profiller çizmeye çalışın , "başka" bir hayat yaşıyormuşsunuz gibi yapın; cık,olmaz,olamaz.Çocuk herşeyi gösterir.)Bunun tersi olan çok uç örnekler vardır illaki, genelden bahsediyorum)Kendi dalında çok başarılı olan kimselere baktığınızda ailelerinde/çevrelerinde mutlaka bu işe yatkın/meraklı bir kişi görürsünüz. Senede bir görülen devlet tiyatrolarında oyuncu bir teyze, hediye edilen bir minik pusula, pazar günleri ailece izlenen ralli, gidilen basketbol maçları, bir okul gezisi, gerçek bir öğretmenin sorduğu tek bir soru.. tüm bunlar bambaşka kapılar açabilir hayatlarda..

Bu yüzden de ben çocuk yetiştirmede "modern" denilen kavramlara pek de sıcak bakamıyorum. Altı çizili kitap cümleleriyle çocuk yetiştirmeye çalışan , herşeyi yaptım,benim çocuğumda olmadı diye hayıflanan, dedektif gibi her cümleyi her sözü didikleyen, o sözcük buna yol açtı, bu davranış çocukta şuna yol açtı diye hafif hafif tırlatan ebeveynler pek benlik değil velhasıl..
Samimiyete,sıcaklığa inanıyorum ben. Bir sözcük, bir davranış çocuğun hayatında bu denli etkili olamaz bence. Çocuk gelişimi vs ile ilgilenen bazı meslek gruplarındaki kişilerin bu işleri azıcık abarttığını, kendilerini anneden/annenin hislerinden daha önemli bir yere koyduğunu görüyorum bazen,üzülüyorum. Bilimsel diye, doktor söyledi diye kendini "eksik,yetersiz" hisseden anneler doluyor ortalık,çok yazık. Çocuğumu ayda bir gören bir doktor benim çocuğumun nasıl uyuması gerektiğini mi öğretecek bana? Onunla nasıl konuşmam gerektiğini mi öğretecek?Onun önerdiği oyunları oynamazsam ne olur mesela? Her yeni teoriyle çocukların deneme tahtasına döndürülmesi ne acı. Binlerce fersah uzaktaki herhangi bir bebek hemşiresinin yazdıklarına annemizden daha çok güvenmemiz çelişki değil mi yani?Okumayalım demiyorum, uygulamıyorum demiyorum, annemize soralım geleneksel usulde gidelim de demiyorum. Sadece diyorum ki: Körü körüne bir kitaba, bir düşünceye bağlanmayalım. Adı sanı ne olduğu önemli değil, kendi iç sesimiz bize zaten kendi çocuğumuz için en doğrusunu söylüyor, herşeyi okuyup bilip, çocuğumuzu deneme tahtasına döndürmeden, süzdüklerimizle anneliğimizi birleştirip kendi çocuğumuza en uygunu yapalım..
hadi kabul edelim.


Varlığından haberimizin bile olmadığı, çocuğunu büyütürken bilmemne mottosuna bağlı kalmamış hatta bunların ne olduğunu bile bilmeyen, çocuğuna katıksız sevgi, içten sarılışlar vermiş binlerce anne var bu ülkede.. Akşamları bir odada toplanan, evin miss gibi poğaça koktuğu, bazen kavga bazen kahkaların dolduğu, komşuların gidip geldiği, çocukların bizim burda bin tür aktiviteyle öğretmeye çalıştıklarımızı sokakta,yolda,parkta tek seferde öğreniverdiği,bazen öğrenmek zorunda kaldığı, "gerçek" bir hayat yaşadığı, annesi çocuğunun bilmemne zekası gelişsin diye değil, sadece çocuğuyla bunu yapmaktan keyif aldığı için, bazen de öğlene misafir geleceği için kek yaptığı bir ev:)daha güzel bi hediye, sunulabilcek daha güzel bir hayat yok.. bence..