2 Haziran 2014 Pazartesi

ahmed arif


öyle bir can olsa ki  mesela ; hiç görmeseniz yüzünü , sesini kasetlerden dinleseniz anca ama..yüreğinize kimsenin dokunamadığı gibi dokunsa.. 
bir gece vakti  yine küçücük odamda , yere serdiğim kilimler üzerinde ,duvarlardan sarkan yemeniler yazmalar altında dinlesem..

burnuma gelen kömürle karışık bahar kokusunu kime nasıl anlatabilirim.. nasıl içimi titrettiğini her bir dizenin.. o sesin kulağımda yeri olduğunu, o yüreği tanıdığımı bildiğimi ; tandığımı bildiğimi sandığım onlarcasından daha çok..

O adam bugün öldü..Seneler önce bugün..11 yaşımdayken ben..ahmed arif...
acıma ,hüznüme , derdime, kederime , bazen sadece sesindeki coşkudan şenlendiğim her ana ortak olduğun için minnettarım..İyi ki gelmiş geçmiş bu dünyadan be usta!


   Rüya, bütün çektigimiz.
   Rüya kahrım, rüya zindan.
   Nasıl da yılları buldu,
   Bir mısra boyu maceram...
   Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
   Bilmezler nasıl sevdik,
   İki yitik hasret,
   İki parça can.
   Çatladı yüreği çakmaktaşının,
   Ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde
   Çağlardır boğulmuş bir su...
   Ağıyor yeşil.

 ahmed arif

  
 ve duymak için o ca'nım sesi: