29 Eylül 2013 Pazar

turgut özakman'ın ardından.. romantika

Ankarayı az  insan sever.. ya da ne bileyim öyle derler .. herkes bir İstanbul sevdalısı.. söyleyecek sözümüz yok canım, neredeyse sevmemek mümkün değil o sokakları..
Oysa bana hep daha korunmuş, daha korumuş gelir  kendini Ankara. Gerçeği değil belki, şu 500 metre ötemde koca bir duvar ve yol yapmaya çalışan Ankara değil ; bendeki,  gözümdeki ,içimdeki Ankara...Daracık sokaklardaki devasal ağaçlar.. Yerlerde bin renk.Siz çayınızı yudumlarken  bir apartmanın bahçesinden cafeye dönüştürülmüş karşı balkonda sessizce duran çamaşırlar..hemen yandaki tiyatro..bir sokak üstte kalabalık,gelip geçen insanlar, kendini gezdirmeye ancak köpek gezdirir süsü vererek çıkabilen insanlar..daracık ve bozuk kaldırımda  koştur koştur yürümeye çalışan, ayaklar arasında minnnacık köpekler..bilmeyenin kocaman bir yer sandığı; görenin  küçüklüğüne şaşırıp kaldığı, yaşayanın ruhuna kattığı Kuğulu Park..Sigara yasağından sonra rahat rahat kaldırımlarında da oturabildiğimiz Tunalı Hilmi.. Atakuleden aşağı kendimizi ağaçlar arasında  sevgiliyle elele bırakıverdiğimiz Cinnah..Her biri ayrı güzel ara sokakları.. ve ..Gül Parkı..
Defalarca önünden geçtiğim.. daha önce  birkez bile durmadığım.. Nereye çıkar bilmediğim.. bir romanda keşfettiğim ,  sonrasında ne zaman aşktan canım yansa sığındığım Gül Parkı..

Benim için aşık bir yürekti O. Yürekten sevdiğine yürükten inandığım, aşkı en güzel anlatan adamlardan biriydi... ve kocaman bir yürekle gitti..

kalemine, yüreğine sağlık Turgut Özakman..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder