15 Ağustos 2015 Cumartesi

daha basit bir hayat için tavsiyeler1

Son bir kaç senedir hayatta "sadeleşmek" , "basitleşmek" ve "hayatı yavaşlatmak"  adına elimden geleni yapıyorum. Bir taraftan çok kolay diğer taraftan da zor bir şey bu. Basit çünkü aslında özüne dönüyorsun , sende var olmayan bir şey değil bu , genlerinde kodlu halihazırda ve hayat çok çok kolaylaşıyor ; zor çünkü bize öğretilmiş ve kolayca alışıp benimseyiverdiğimiz "hızlı" ve "tüketime dayalı" bir hayat var elimizde. 

Bu süreçte benimsediğim , sahip olmak istediğim yaşam tarzınına geçişi yumuşatan ve kolaylaştıran bazı şeyler var. Belki bu yolda yürümeye heves eden , belki de yürümeye başlamış benim gibi birileri varsa diye ; kendi mottomu paylaşayım istedim. 

1.Günlük tut : Günlük dediysem öyle çok ayrıntılı bir şey olmasına gerek yok. Eğer istemiyorsanız duygu , düşünce içermesine de gerek yok. "Bugün şununla şuraya gittim. Uyandığımda başım ağrıyordu , şu ilacı içtim. Şunu aradım , bunu aldım." tarzı cümleler bile yeterli. Bu sayede sağlık durumuzu çok rahat takip edebildiğinizi ( doktor rahatsızlığınızın hikayesini sorduğunda verdiğiniz istatistiki bilgilere gözleri yuvalarından çıkarak bakabilir ) Ben genelde  o günkü ruh halimi de yazıyorum. "sebepsizce mutlu/mutsuz uyandım , şununla görüştüm kendimi iyi hissetmedim , bugün oğlumla çok vakit geçiremedim " gibi gibi..

2.Organize ol : Beş sene önceki bana plandan ve düzenden bahsetseniz tek söyleyeceği şey özgürlüğünün kısıtlandığını hissettiği olurdu sanırım.Planlı programlı olmak biraz eşim biraz da oğlum sayesinde sahip olduğum bir özellik. Eşim inanılmaz planlı biridir. İş programı diye hazırladığı dosyaları ilk görüşmüm anımsıyorum da , kendi yıllık planlarım gözümde bir anda karalamaya dönüşüvermişti.Zaman içinde herşeyin organize edilmiş olmasının hayatımızı çok kolaylaştırdığını farkettim.Listeler, tutulan minik defterler çok işe yarıyor.     Bizim -şimdilik- kullandığımız listeler şöyle:


  • Aylık/Yıllık bütçe: Hangi ay nereye ne verdik, gelen fatura tutarları , hangi ürün grubuna toplam bütçemizin ne kadarını ayırdık   gibi bilgiler içeriyor. İtiraf etmeliyim ki ilk başta en anlamsız bulduğum liste buydu. Bir de açıkçası bunun tam bir zaman kaybı olduğunu düşünmüştüm. Oysa sonradan gördüm ki , paranı kontrol etmek hayatını kontrol etmenin ilk şartı. Bu sayede harcayacağımız parayı istediğimiz hayat biçimine kanalize etmenin yollarını öğrendik / öğreniyoruz.

  • Aylık çizelge: Çocuğunuza okuldan aylık bir çizelge veriyorlar ya hani ; işte ona benzer bir çizelgeyi ev için yapın ve herkesin görebilceği bir yere asın. Tek ihtiyacınız olan küçükken kullandığımız haftalık ders programı benzeri ( saat falan içeren değil tabii ) aylık olarak hazırlamak . Eğer hazırlamaya üşenirim derseniz pinterestten onlarcasını bulabilirsiniz.( free printable monthly plan) BUraya hangi gün kimin doktor randevusu var , veli toplantısı ne zaman  vs vs yazın. Böylece evde herkes herkesin planına hakim olur ,bir şeyleri unutup durmazsınız.

  • Yemek menüleri: Çocuktan önce beslenme konusunda bilinç sıfırmış da haberimiz yokmuş. Oğlum ek gıdaya başladıktan sonra evde ne pişeceği , hangi gruptan ne kadar yiyecek tüketildiği gibi konular gündemimize girdi. İki dönem kuantum dersi almış biri olarak söylüyorum , hayatta "akşama ne pişirsem" den zor bir soru yok :) Eskiden ananem henüz kahvaltı masasındayken "akşam ne pişireyim size , ne istersiniz" derdi ; "aman ananeeee  , o kadar çok yedik ki biz daha bugün hiç bir şey yemeyiz" derdik. O da bize  "dünya dursa karın durmaz" manasında süper  bir kaç atasözü patlatıverirdi.( sorayım bak neydi onlar) Ne haklıymış meğer. Bildiğiniz dert bu. Biz çözümü liste yapmak da bulduk. Bizde zaten üç beş çeşit yemek olmaz öyle akşamları. Bir çeşit yemek yanına salata , ayran , çorba ,cacık gibi sadece.. Pirinci hayatımızdan tamamen çıkarttık zaten. En sevdiğiniz yemekleri listeleyin , buzdolabına şak diye yapıştırın. canı birini isteyen olursa gitsin yanına bir kalp koysun , yanında kalp yoksa kendiniz birini seçin gitsin. Eğer üşenmezseniz çocuğunuzun anlayabilceği şekilde resimlendirebilirsiniz listenizi.

3.At /sat /ver gitsin: Şaka değil vallahi bak atın, satın birine verin gitsin. Evinize şöyle bir bakın ,  son bir yıldır kullanmadığınız bir şey varsa büyük ihtimalle onu önümüzdeki yıl da kullanmayacaksınız. Hüç üşenmeyen hepsini elden çıkarın. Kime nasıl vereyim diye düşünmeyin hiç. Bu konuda apartman görevlinizden yardım isteyebilirsiniz, bende fazladan "bir masa , iki sandalye , eski bir dolap " var deyin , inanın bir günde yerini buluyor herşey. Bu işe yaramadı mı ; o zaman öğrencilerin yoğunlukta olduğu semtlerin marketlerindeki ilan panolarına küçük bir not yazın. Ankara'da 100. yıl civarı Odtü öğrencilerinin mekanıdır mesela herkes bilir, gidin Migros'un panosuna  bende fazladan şu şu var , numaram da bu , bu ilana cevap verecek kişi bu ilanı panodan kaldırsın lütfen " yazın. oldu bitti. Böylece öğrencilere de faydanız dokunur , sizden 3 liraya aldıklarını öğrencilere 15 liraya satan ikinci elcilerden kurtulurlar. Yok ben numaramı sağa sola yazamam derseniz (inanın öğrencilerden masum kimse yok bu şehirde ama siz bilirsiniz tabii ) mahalle muhtarına gidin söyleyin , yardımcı olacaktır. Oğlumun ilk yatak odasını böyle leden çıkardım ben mesela.Birine öylece vermek işinize gelmiyorsa da satın.Oğlumun mama sandalyesi , ilk bebek arabası gibi çok yer kaplayan  bazı  eşyalarını  internettki ikinci el satış sitelerinden sattım. Ufak tefek bebek eşyalarını da  ,  büyük parçayı alanlara hediye ettim gitti.Alan memnun veren memnun, süper oldu. Aldığım parayla da gittim yine oğluma  oyuncak falan aldım. Onlarla işi bitince de - düzgün olanları - yine başkalarına verdim. Harika bir çember bu.


4.Eğer gerçekten ihtiyacın yoksa alma : Sanırım bu en zor madde. Alışverişlerim çoktan ihtiyaçtan çıkmış durumdaydı benim. Bunu çok beğendim , bu bunla ne güzel olur , tamam buna benzer ayakkabım var ama bu da çok güzel vs vs.. Doğruyu söylemek gerekirse hala en çok bu maddede zorlanıyorum. Sanırım sadece ihtiyaçları almak şimdilik bana göre değil, sadece beğendiğim için de almaya devam ediyorum. Ama satın alma konusunda eskiye oranla da çok yol katettiğimi gururla söyleyebilirim sanırım. Bir şey satın almadan önce şu yolu izliyorum:
  • dene ve bak , kararsızsan hiç düşünme  bırak, süper olsa bunu bilirdin, kararsızsan aslında tam da olmadığını iç sesin biliyordur.
  • denedin ve bayıldın , sakın hemen alma. bunu almaya seni iten nedir henüz bilmiyoruz. Elindeki gerçekten tam sana göre bir şey mi yoksa o an bir şey satın almak seni kısa bir süre için mutlu mu edecek? Belki de düşündüğün kadar güzel durmadı? beğendiğin ürünü hemen alma, bekle aradan bir kaç gün geçsin, hala aklındaysa git tekrar dene ; hala çok güzelse tamam artık alabilirsin:) ben çok beğendiğimi sandığım bir dolu şeyi ertesi gün anımsamıyorum bile..
  • aldın , eve geldin , pişmansın , e şimdi nolcak ? İşte tam da bu sebepten koşulsuz iade garantisi olan yerlerden alışveriş yap. Eve gelince büyüsünü yitiren parçalardan hemen kurtul. Ben bir gömlek alıp dolapta unutmuşum poşetiyle. Farkına vardığımda üzerinden nerdeyse bir ay geçmişti. Geri verdim gitti , varlığını bile unuttuğum şeyi ne kadar beğenmiş olabilirim ki  aslında? 
  • ev eşyası , dekorasyon ürünü  gibi şeyler almadan önce ; yerin var mı , almasan olur mu , bugüne dek yoktu eksikliğini duydun mu gibi sorular so kendine.. Aldığımız çoğu ürünü sadece "çook şirin" olduğu için alıyoruz , sonra evde mutfakta herşey üstüste. İnanın yoğurt yapmak için bir makineye ihtiyacınız yok , fırınınız bu iş için biçilmiş kaftan. Türk kahvesi en iyi makinede dahi cezvedeki tatta olmuyor ,  bir kaşık yağla kızaran patatesler patatesten başka herşeye benziyor , katı meyve sıkacağında tüm kış üç elma beş havuçtan ötesi sıkılmıyor vs vs.. Anladınız siz onu. Ama tabii  bence bir domates soyacağı hayat kurtarabilir , her evin önceliği farklı. Küçük ev aletlerinin denee süresi olsa keşke , baktık hiç bir işe yaradığı yok geri verebilsek ; hadi olmadı markalar eski ürünü getir yeni ürünü yarı fiyata al gibi kampanyalar yapsa..
5.Ev ahalisinden önce kalk: Hayır hayır herkes uyandığında kahvaltı hazırlanmış , çay demlenmiş olsun falan diye değil.Günün telaşı başlamadan önce kendine zaman ayırabilin diye. İşe koştur koştur gitme diye..On dakika olsun yoga yapabil diye.( ya da seni rahatlasan her ne ise onu) ne bileyim belki istediğin iki parçayı dinle diye , istersen sabah haberlerini dinlerken rahatça kahveni yudumla diye.. Eşinle çocuklar uyanmdan birbirinizle azıcık zaman geçirebilin diye..

6.Seni sen yapan şeyi doğru tanımla: Adının önüne konan bir sıfat var ya hani ; işinle falan ilgili. İşte onu sil gitsin. Sen o değilsin. Evet tamam seni sen yapan şeylerden biri de o ama inan o sen değilsin. Bir gün emekli olduğunda o sıfatın kimse için bir anlamı olmayacak. Zaten açıkçası aslında bugün de kimsenin pek umrumda değil o sıfat. Sen o kadar kaybolmuşsun ki o iş hayatı içinde , sanıyorsun ki herkes senin iş hikayelerini çok merak ediyor , sohbetin çok keyifli falan. Cık , alakası yok. Kendini tanımlamak için işinden başka bir sıfatın var mı onu düşün. Yoksa mutlaka oluştur.

7. Herşeyi unuttuğun bir meşguliyet bul : Hobi dedikleri şey var ya hani , ona benzer bir şeyden bahsediyorum. Ama bu biraz daha amatör hali. Yaparken kendini , çevreni, beğenilip beğenilmeyeceğini  düşünmediğin bir şey bul kendine. Kek, kurabiye falan yapmaya sarmıştım bir ara ben , sonra farkettim ki bunu sadece kendim için yapmıyorum. Ev ahalisinin beğenilerini göz önünde bulunduruyorum , beğenilip beğenilmediğini ölçüyorum falan. Cık , olmaz. Sadece kendini mutlu etmek için bir şeyden bahsediyorum burda. Büyük ihtimalle bu bulacağın şey başkalarına göre oldukça saçma falan olacak ama boşver. Kendin için yarım saatin yoksa şu hayatta..benim meraklarım şunlar oldu -şimdilik:

kitaplarda geçen mekanları araştırma (
yazarların yaşadığı şehirlerin kitaplarına etkisini inceleme
karaoke ( ben ben olmaktan çıkıyorum yeminle)
içinde paris geçen filmler , içinde petersburg geçen filmler gibi abuk listeler yapıp , filmleri izlemek 
balıkçılık

ilk aklıma gelenler bunlar. eminim sizin de herkesin saçma bulduğu ama sizi çok mutlu eden uğraşlarınız vardır, sahip çıkın onlara.

8.Spor yap: Bilimsel gerçek: Spor insanı daha mutlu kılar. Sakın gidip bir spor salonuna bir dolu para bayılmayın, gitmeyeceksiniz, herkes biliyor bunu. Spor salonu kayıtları "bu sefer kesin devam edeceğim" diye uygun fiyata iki-üç senelik  sözleşme imzalayanlarla dolu. Zaten spor denilen şey millet olarak bizim hamurumuzda yok. Hani öyle küçük yaştan itibaren alışkanlık kazanmış falan değiliz. Eğer şanslı kesimdeysek , sonradan da olsa bilinçleniyoruz ve sporu hayatımıza sokuyoruz.Bunu bir de salona sokmaya çalışmanın anlamı yok. Kalkın yürüyün. Hepsi bu. Hiç bir şeye ihtiyacınız yok , belki bir spor ayakkabı  o kadar. Benim gibi parklardaki yürüyüş yolllarından hoşlanmıyor musunuz ( bir ben miyim  kendini hamster gibi hisseden o dön dolaş parklarda ) o zaman siz de bir hedef koyun ve oraya yürüyün. Ben bazen evden Kızılay'a yürüyeyim diyorum , bazen Atakule'den Sıhhıye'ye.Hem yollarda yürüyen insan görmeye alışsın insanlar  hem de siz sıkılmadan  yürüyün.Öyle bakına bakına aheste aheste değil tabii, dışarıdan bakan biri sizin yürüyüşte olduğunuzu anlamalı , o tempoda yani.Enfes sokaklar keşfedeceksiniz, güvenin bana.

9.Kredi kartını hayatından çıkar: Çıkarabildiğin kadar tabii , bazı ürünlerde taksit falan çok iş görüyor. Ama kendine bir miktar belirle, o meblağın altındaki hiç bir şeyi kartla alma.Cebinden para çıkması kartla alıvermek kadar kolay olmuyor.

10.Toplu taşıma kullan: Eğer gideceğin yere zaten evin önünden geçen bir minibüsle ulaşabiliyorsan arabayı unut gitsin.Park yeri aradığına değmez. Minibüs yolculuğunda beklentilerini düşük tut, olan olayları komik bul, takma kafana. Arkanda oturan kişi poposunu kaldırmak yerine sana para uzatıyorsa , sen de al önündekine uzat , dert etme hiç. İndim bindim , o kadar. Oldukça komik şeyler de yaşayabilirsiniz , bir teyze benim kafama çantasını koydu mesela. Çanta orda öyle durdu yol boyunca , arada elini sokup çantaya bir şey arıyor bir de . Sinir de olunabilir tabii ama bence komik tarafı ağırdı . Birinde de metroda kızın biri kulaklığı takmış kulağına ama diğer ucu telefonda değil. Tüm  vagona ( vagon mu deniyor ki) yayın yapıyor farkında değil. Yanındaki uyaracaktı , başka biri bırak söyleme dedi. İki durak eğlendik kendimizce biz bütün vagon. Saçma mı ? Evet . Keyifli miydi? EEveett.

11.Ben demeyi öğren :  35 yaşıma dek çeşitli sebeplerle gittiğim çeşit çeşit doktordan en çok duyduğum şey şu cümle oldu: Biraz da kendinizi düşünün , bu kadar kafanıza takmayın vs vs.. Geçenlerde  bir yerde "bencil " sözcüğünün zıt anlamlısı olan bir sözcük öğrenmiştim, kendiden çok başkalarını düşünen anlamına gelen, unuttum şimdi. Hah , işte ondan olmayın. O ne der, bu üzülür mü , aman şunu demeyeyim kırılır , neyse canım bu sefer de benim istediğim yer olmayıversin , hiç ses etmeyim de üzülmesin vs vs.. Hayır , isteklerinizi net biçimde dile getirin. Bunu severim , bunu sevmem , şu mekanda kendimi rahat hissetmiyorum , hayır ben o tarz müziği sevmem , neden hakaret ediyorsun ben de o partiye oy verdim gibi gibi.. Karşınızdaki kişi isteklerini ya da düşüncelerini en doğruymuş en doğalmış gibi dile getirebiliyorsa siz de yapın. Ben uygulayabiliyor muyum bunu? Eh işte, eskiye göre yine iyiyim de.. Daha çook yolum var gidilecek. 

12.Kendi yemeğini kendin yap/pişir : Evet aynen anane misali. Yapma allahaşkına işin çok yoğun falan değil , bu ülkede herkes iddia ettiği gibi çok çalışıyor olsaydı ülkenin hali bu olmazdı. Diyeceğim o ki , bu ülkede herkesin kışlık menemen yapabilcek kadar zamanı var arkadaş, ha yapmam sevmem de, o ayrı. Otur evinde mis gibi , pazardan aldığın şeylerle yemek yap, kışlık hazırla.Evet evet pazardan, hem de sabah erken saatte. Organik pazar gezmene falan gerek yok illaki , Ankara'da  bir gün bir alışveriş merkezine gideceğine mesela (oraya da git , gitme demiyorum hobi olarak yine git :) ) bir köye git. Süt, yumurta, bazlama , domates şu bu al mis gibi. Olmadı mı Gölbaşı Pazarı'na git, köylü de geliyor oraya. 
Arada bir mutlaka dışarıda yemek yiyeceksin tabii ki , bu sadece yemekle değil sosyalleşmekle de ilgili. Ama dışarıda yemek yerken sadece yemek hizmeti satın almaya gitmediğini , ruhunu da doyurman gerektiğini unutma. Yani bunun Türkçesi iki tarafı bilmemkaç katlı binalarla çevrili bir yolda sıra sıra dizilmiş "mekan" larda yemek falan yeme. Lezzetin ve samimiyetin peşinde koş. Biz denedik , Ankara'da açıkbüfe kahvaltı fiyatının yarısına biz İstanbul Bebek'te denizin kenarında mis gibi kahvaltı ettik. Vallahi hem yarı fiyataydı hem iki kat lezzetli.Boğaz manzarası da cabası. Dört duvar arasında kahvaltı edeceğinize ya da alışveriş merkezinde burger yiyeceğinize , o parayla gidin başka bir şehirde gezin tozun yiyin için. 

13. Bisiklet kullan: İster ekmek , süt , gazete almaya giderken ister haftasonu binmeye.. Bisikleti hayatına sok. Bakmayın siz baĞzı medya kuruluşlarının Eymir' e neden sadece Odtülüler girebililiyor , Eymir halka açılmalı  çığırtkanlıklarına.. Eymir zaten halka açık.Sadece araç girişine açık değil. İsterseniz ring var kapıda , ringe binebilirsiniz; isterseniz de bisiklet kirayabilirsiniz. Bir tur atın bisikletle Eymir'in etrafında , gelin tekrar konuşalım;)

14.Sana kendini iyi hissettirmeyen insanlarla görüşme: Evet efendim ayıp falan olmaz. Kimse kimseyi sevmek , yanında kendini iyi hissetmek zorunda değil. Muhabbeti ,sohbeti seni açmayan , kendini kontrol altında hissettiğin , aman bunun yanında şunu söylemeyeyim , şu konuştuklarımızı gidip başkasıyla paylaşır mı ki dediğin herkesi çıkar gitsin hayatından. Belki öyle biri değil, belki yanıldın falan.. Neyse ne , yanında iyi değilsin ve attığın adımı hesaplıyorsun unutma. 

15.Nasıl bir yaşam istediğine karar ver :  Okul bitip mezun olduktan sonra toplum tarafından dayatılan tuhaf beklentiler var. Ne bileyim , önce evlen , evlendin mi çocuk doğur , araba al, ev al , mümkünse bir de yazlık al. Al da al.. Nasıl bir hayat istediğine , kendini 10-15 sene sonra ya da belki daha ötesinde nerde nasıl hayal ettiğine karar ver. Paranı herkesin senden almanı beklediği şeye harcamak zorunda değilsin. Canın gezmek mi istiyor, seyahat ederken mi mutlusun , onu yap o zaman. Bir araba sana çok da lazım değil mi ; işe servisle gidip geliyorsun ve evcimen birisin belki de..Denize mi aşıksın , kısacık bir tekne yolculuğunda dahi huzurla mı doluyor  için  dışın. Git paranı buna harca o zaman. Minik bir tekne al , git balık tut ,dalmayı öğren ne bileyim git dağlara tırman, mağaralara gir. Herkesin senden beklediğini yapmak zorunda falan değilsin.


16.Yardım et: Yardımına ihtiyacı olan binlerce insan var. Haftada /ayda bir kaç saatini  tamamen bir başkasına ada. Ne bileyim git bir sesli kitap için kitap oku , değişik hastalık gruplarından insanlara gidip manevi destek ol , hasta çocuklarla zaman geçir , engelli hakları için uğraş , bebek arabasını süremediğinde seni deli yollar hala aynı peşine düş, engelliler sokağa çıkamıyor bu ülkede , bir üniversite öğrencisine destek ol , mahallendeki öğrencilere haftada bir mis gibi ev yemeği götür. Üzülüyor musun , dayanımıyor musun? O küçücük çocuklar ne yapsın , senin görmeye bir kaç saat geçirmeye dayanamadığın bir hayatı bizzat yaşıyor o insanlar. Sapasağlamsan ve şükrediyorum buna diyorsan şükranlarını sun..Yardım ederek..İnan bana sana da iyi gelecek ve yaşadığın her an daha kıymetli olacak gözünde.. 

17.Hayallerinin peşinden koş ve öğrenmeye devam et : Tam bir klişe .Hayat şartları ,günlük telaşlar vs.. Bir türlü size ,hayallerinize gelmeyen sıra. Kimse için sürekli fedakarlık yapmak, hayallerinizi ertelemek zorunda değilsiniz. Emin olun çocuğunuz "aman da aman annem benim için kendinden bile vazgeçmiş , saçını süpürge etmiş" falan demeyecek. Tam aksine , siz ne kadar dikseniz, sağlamsanız ve geçen zaman içinde kendinize birşeyler katarsanız ,size o kadar saygı duyar. Bu para kazanmakla ilgili bir olgu değil, nice "çalışan anne" ler tanıyorum ki , bedenlerini bir odaya sürüklemekten öteye gitmiyor yaptıkları..Öğrenmeye devam edin..Bir dil öğrenin , bir konu seçin o konuda kendi çapınızda uzmanlaşın. Çok değil hergün sadece 20 dakikanızı ayırın, zaman yok demeyin , internette geçirdiğiniz vakitten kısın.

18. İnternet kullanımını sınırla: Çok zor değil mi ? Bence de. Elim kolum herşeyim sanki..Google olmadan önce kafamda bunca deli soruyla ne yapıyordum acaba ben. Bir de tabii facebook, instagram , twitter gibi o an için bizi meşgul eden ama bize hiç ama hiç bir şey katmayan bir dolu şey var. Hesaplarımı toptan kapatmayı tercih etmedim ben ; seviyorum bir şekilde paylaşımda bulunmayı, sevdiklerimi görmeyi. Ama listemde sadece en yakın insanları bıraktım. Eski usul fotoğraf albümümü göstermekten çekinmeyeceğim insanlar kaldı sadece..Bir de cep telefonumdan bu uygulamaları sildim. Bunlara bakmak için ayrıca bilgisayarın başına oturmam gerekiyor. Pinterestten de kurtulursam kendime kesinlikle daha fazla zamanım kalacak.Neler yapacağımı düzenlemekten onları yapmaya fırsatım kalmıyor yahu resmen.

19.Hayatından şekeri çıkar,mümkün olduğunca doğal beslen :  Hala çayına, kahvesine şeker atan , rahat rahat kola içen insanları gördüğümde hayretler içinde kalıyorum. Böyle bir cehalet olabilir mi yahu? Herkes barım barım bağırıyor işte ; şeker kanser yapar diye. Daha ne demesi gerekiyor bilim insanlarının? Hayatından tamamen çıkarman zor kabul ediyorum ama kola nedir yahu bu devirde? Tamam kanser vb hastalıkların tek sebebi bu değil , herkesten ırak olsun ,ama beslenem uzmanları kendini parçalarken televizyonda katkı maddesi kullanılan ürünlerden uzak durun , doğala yönelin , şeker tüketmeyin diye ; sırf tadı güzel canım istedi diye yer mi insan bunları her allahın günü.Az yiyin , seçerek yiyin ,doğal olanı yiyin. 

20. Yavaşla: Hiç bir yere , hiç bir şeye yetişmek zorunda değilsin . Son çıkan kitaplar , filmler  görülmesi gereken yerler , yetişmesi gerek işler, görüşşülmesi gereken insanlar .. Hepsi bir yanılsama.. Yavaşla ve at bu yükleri üzerinden.Tadını çıkar , keyfine var.

Benden bu kadar.. Yazmak kolay ,uygulamak zor. Ben elimden geldiğince yapıyorum bunları ama insan işte..Keşke doğru bildiğim herşeyi entegre ediversem hayatıma.. Dediğim gibi; bu bir süreç ve hayatım basitleştikçe daha mutlu oluyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder