28 Aralık 2011 Çarşamba

emziren anne diyeti 2(bebeği 9 aydan büyük olanlar)

Bebek anne sütü dışında beslenmeye alıştıkça emzirme işi eskiye oranla azalıyor tabii ki,bu da daha az kalori kaybetmek demek malesef:)
Bu yüzden de beslenme programındaki besinler azalıyor da azalıyor:)
Bebeği artık ek gıdaya alışmış olan ama emzirmeye devam eden anneler için örnek beslenme program:

sabah:
1 adet haşlanmış yumurta=20 gram kaşar peyniri
1 ince dilim beyaz peynir(30 gram) = 20 gram tulum peyniri
1 yemek kaşığı bal ya da pekmez
2 ince dilim tam buğday ekmeği(50 g)
Sınırsız domates salatalık biber

ara: 1 porsiyon meyve=1 büyük mandalina=1 portakal=1 küçük muz=3 kayısı=1 küçük elma=1 kivi + 1,5 galeta=3 adet eti form karışık meyvalı =3 adet tam tahıllı kepekli bisküvi
öğle:2 köfte kadar kırmızı et(60 g)=120 g tavuk göğsü=1 adet tavuk pirzola=1 adet iglo somon fileto + 2 yemek kaşığı yağsız makarna=2 yemek kaşığı bulgur pilavı=4 yemek kaşığı susuz baklagil yemeği + 4 yemek kaşığı az yağlı susuz sebze yemeği + yarım su bardağı yoğurt+2 ince dilim tam buğday ekmeği
ara: 1 çay bardağı leblebi=1,5 adet galeta +1 bardak ayran
ara:2 adet galeta+4,5 adet eti form pirinç ve mısır patlağı +1 porsiyon meyve
akşam:1 kase çorba=4 yemek kaşığı yağsız makarna=4 yemek kaşığı bulgur pilavı + 2 köfte kadar kırmızı et(60 g)=120 g tavuk göğüs eti=1 iglo somon fileto=140 gram hamsi ızgara/buğulama=120 gram balık ızgara + 4 yemek kaşığı sebze yemeği+ yarım su bardağı yoğurt+ 1 ince dilim tam buğday ekmeği



Bebeği ek gıdaya başlamış olan her anne yukarıdaki listeyi 10-15 gün-bir heves- yapıcak daha sonra her öğünde çorba+sebze+.... hazırlamaktan sıkılıp yavaş yavaş öğünleri atlamaya başlayacaktır.Tıpkı benim gibi:)

Bu yüzden de hazırlaması/uygulaması daha kolay bir liste daha:

sabah:aynı- bu arada bal yerine 5 adet zeytin tüketebilirsiniz. Siyah zeytin olayı malum,piyasada bir çok marka daha parlak görünsün diye siyah zeytini bir çeşit kiyasalla "cilalıyor". Bu yüzden ya çok güvendiğiniz bir yerden edinin siyah zeytini- rengi soluk siyahtan çok koyu mor gibi- ya da siz iyisi mi yeşil zeytin tüketin.

Bu arada hergün aynı şeyleri aynı şekilde yemekten sıkılırsanız diye bir kaç kahvaltı alternatifi:


  • yumurta tüketmeyip onun yerine kaşar ve beyaz peynirli tost yapabilirsiniz.


  • bir dilim ekmeğin üzerine kaşar ve bol domates koyup fırınına atın 10 dk, diğer diliminiz de yumurta ve diğer malzemelerle tüketin.


  • Hiç yağ kullanmadan istediğiniz kadar domates ve biberle tek yumurta kullanarak mis gibi bir omlet yapın.


ara:aynı


öğle:1 kase çorba=4 yemek kaşığı bulgur pilavı=4 yemek kaşığı yağsız makarna=8 yemek kaşığı susuz baklagil yemeği(baklagillle birlikte limon,yeşil biber tüketin bol.) +8 yemek kaşığı susuz az yağlı sebze yemeği +yarım su bardağı yoğurt(yoğurtlu makarna da mis mesela)+2 dilim tam buğday ekmeği(50 g)


ara:14 tane çubuk kraker+3/4 su bardağı ayran


ara: 2 galeta=4,5 eti form pirinç mısır patlağı= 1,5 en büyük boy su bardağı ile yağsız patlamış mısır+1 porsiyon meyve


akşam:2 yemek kaşığı yağsız makarna=2 y.k bulgur pilavı+4 köfte=120 et=120 g tavuk göğüs eti ya da but=2 adet iglo somon=25* gram hamsi tava,buğulama=250 g balık ızgara +yağsız salata+yarım su bardağı yoğur+1 ince dilim tam buğday ekmeği


gece:1 porsiyon meyve+yarım su bardağı yoğurt



bonus: haftada bir akşam hani olur bebeğiniz izin verir de eşinizle film keyfi yapacak fırsatınız olursa gece öğünü ile patlamış mısır öğününü yer değiştirebilirsiniz.böylece ayaklarınızı uzatıp,eşinizle koyun koyuna bir film+patlamış mısır sefası yapabilirsiniz:)

emziren anne diyeti 1(bebeği 4-9 aylık olanlar)

Beslenmenin çok çok çok önemli olduğunu, herhangi bir hastalık vs durumunda kişilerin zayıflamaya doktor kontrolünde, gerekli tahlil tetkikleri yaptırarak başlaması gerektiğini anımsatmak isterim. Paylaşacağım beslenme programları sadece bir fikir vermesi için...
İşte bebeği 4-9 aylık ( bebeği hala aktif biçimde emen, beslenmesinin büyük bölümünü emerek sağlayan)olan, emziren anneler için örnek beslenme programları:

örnek 1:




sabah kalkınca: 2 adet kuru kayısı
kahvaltı: 1 adet haşlanmış yumurta+1 dilim (30 g) yağsız beyaz peynir ya da 20 g tulum peyniri+3dilim(75 g) tam buğday ekmeği+1 tatlı kaşığı zeytinyağ+3 seytin+snırsız domates salak biber
ara:1 bardak süt+ 7-8 badem+ 5 hurma
öğle:4 yemek kaşığı etsiz sebze+2 adet tavuk pirzola=1 tatlı kaşığı yağ ile yarım göğüs=1 adet baget but=5 adet köfte+ 2 dilim tam buğday ekmeği+ 2 kepçe çorba =6 yemek kaşığı bulgur pilavı=4 yemek kaşığı yeşil mercimek yemeği
ara:1 bardak süt+ 7-8 adet badem ve ya 4 yemek kaşığı yoğurt+1 dilim ekmek
ara:50 gram leblebi+ 1 adet elma

akşam:4 yemek kaşığı etsiz sebze+2 kepçe çorba+2 dilim tam buğday ekmeği+4 yemek kaşığı yoğurt+sınırsız yağsız salata
ara:1 dilim beyaz peynir+1 dilim ekmek(25 g)+1 adet elma




örnek2:


sabah kalkınca:2 adet kurukayısı

sabah:1 dilim yağsız beyaz peynir(30 g)=20 gram tulum peyniri+1 adet simit+5 zeytin

ara:1 bardak süt+2 adet grisini+ 7-8 badem

öğlen: 8 yemek kaşığı etli sebze+4 yemek kaşığı yoğurt+3 dilim ekmek+sınırsız salata

ara: 2 kepçe çorba + 1 elma

ara:1 bardak süt+7-8 badem+2 grisin

akşam:250 gram balık+yağsız salata+3 dilim ekmek

ara:1 portakal+1 elma

lohusa anneye beslenme önerileri



Oğlumun doktorundan ,diyetisyenden, çevremdeki insanlardan öğrendiklerimle kendi yaşanmışlıklarımı birleştirdim ortaya bunlar çıktı,akılma geldikçe güncellerim bu postu:



  • 9 ayda gelen 9 ayda gider mottusunu benimseyin ve hamilelikte aldığınız kiloları hızlı bir şekilde vermeye çalışmayın. Öncelik her zaman olduğu gibi bebekte ve emiyorsa hala içinizde gibi sizden besleniyor demektir,unutmayın.


  • Hızlı şekilde kilo verdiren çeşitli diyetlere öncelik vermeden öce beslenmenizi düzenlemeyi tercih edin, hiç olmadı son çare olarak bunları denersiniz zaten.Yani ne bileyim bir hafta nerdeyse aç gezeceğimize 2 hafta beslenmenize dikkat edin.


  • Doğumdan sonra ilk 3 ay diyet uygulamayın- diyetisyen kontrolünde bile.


  • Bence bebeğiniz ek gıdaya başlamadan(7. ay) beslenme programına başlayın ve bir düzen oturtun, en azından 6-7 kilo vermiş olun. Çünkü ek gıdaya başlayınca kendinize ayırdığınız zaman dilimi gün be gün azalıyor. Eskiden bebeğinizin beslenme ihtiyacını sadece emzirerek hallediyordunuz, yemek hazırlamak vs zaman alan bir iş değildi. Ancak 7. ayda işin rengi değişiyor. Mutfak bir çeşit savaş alanına dönüşüyor. Rendelenen meyveler, yerlere atılmış minik köfteler vs vs.. Bebeğinizin beslenmesi öyle merkeze oturuyor ki bazen sofrada ne yediniz ne yemediniz anlayamıyorsunuz bile.


  • Tabii ki deliler gibi su için. Günde 3-4 litre! Hem bol bol sütünüz olur hem de zayıflamanıza yardımcı olur.



  • Kalsiyum yönünden zengin süt,yoğurt, peynir gibi besinleri mutlaka tüketin.(tabii bebeğinizin dokturu aksini belirtmedikçe)



  • Her gün 1 adet yumurta, 1 porsiyon etli sebze yemeği ve ya kurubaklagil tüketin.




  • Kurubaklagil yemeklerini ve bulguru C vitamini açısından zengin portalak,limon ,yeşil biber,taze soğan gibi besinlerle tüketin. ( Mercimek çorbasına boşuna limon sıkmıyoruz yani;)




  • Yemeklerinizde mutlaka iyotlu tuz kulllanın,tuzu yemeğin pişmesine yakın ekleyin.




  • Kuru meyve ve kuru yemişler yoğun enerji verirler ve kalsiyum demir açısından zengindirler, abartmadan tüketilebilirler;)




  • Çay mümkün olduğunca az içilmelidir-malum kansızlık belası. Bu benim için e zor maddelerden biri,unuudum yitirmedim bir gün bir bilim adamı çıkıp diyecekki senelerdir insanları boşuna çaydan mahrum ettiniz, aksie şuna buna iyi geliyor,kansızlıkla da alakası yok;)




  • Çay içmeyim de ne içeyim diyenlere cevap: ıhlamur,papatya,rezene,kuşburnu yani her çeşit bitki çayıiçin.. yaşadığınız yerde starbucks varsa kafeinsiz kahve ile yapılmış latte için, yoksa kendiniz evde yine kafeinsiz kahve ile süt kulllanarak kahve yapın,için sıcacık..





burda hemen en sevdiğim bitki çayının tarifini vereyim:ıhlamur, elma kabuğu, ayva kabuğu(bunları gidip almayın sakın ha, meyve soyduğunuzda aranları koyun gitsin),çubuk tarçın, karanfil, minik parça meyan kökü, azıcık toz zencefil. mis misss..tabii damak zevklerimiz benzerse;)



  • Şeker yerine pekmez kullanın, şeker dediğiniz nerdeyse bir kimyasal,hem zararlı hem de boş enerji kaynağı.



  • Sigara ve alkol kullanmayın.



  • Doğum sonrası kilolarınızla kafayı bozmayın. Bizim toplumumuz çok acımasız. Her doğum yapmış kadına yine kadınların yaptığı can sıkıcı "espri"ler var: "aa birini içerde mi unuttular, aaa sen daha doğum yapmadın mı" gibi gibi.. Bunu neden yapıyorlar bilmiyorum. Bir de " bir an önce kilo ver, bak eşinin de sana ihtiyacı var" gibi zırvalayanlar varmış ki iyi ki bana denk gelmediler.Diğer uçta da bu kiloları hiiiç önemsememe ve hatta benimseme durumu var, o da ayrı bir vaka. Diyeceğim o ki..Ne o uçta olun ne bu.. Yavaş yavaş , dikkat ederek kilolarınızdan kurtulun ama bunu hayatınızın merkezine koymayın.




  • Etrafınızdakilerin tatlı, helva zart zurt süt yapar, sütün çeker gibi zırvalıklarına taviz vermeyin.


  • Tabii ki abur cubur yemeyin.

Yazmak kolay,uygulamak zor:)

doğumdan sonra kilo ver(eme)me

Herşey aklıma gelirdi de bir gün beslenme programı/zayıflama üzerine bir yazı yazacağım aklımagelmezdi. İşte o büyük gün bugün!!


Aslında hemen her kadın gibi ben de yaşadığım kadarlık ömrümde hep üzerimde olan 5 kilo fazladan şikayetlendim durudum. İşin ilginci 57 iken de bence 5 kilo fazlam vardı 65 iken de:) Sanırım göze alışıyor birşeylere,şimdi kendimi 52 kilo hayal bile edemiyorum:)
Bebek sahibi olduktan sonra başka bir çok konuda da olduğu gibi bu konuda da eskiden sadece şımarıklık ettiğime karar verdim. Benim kilo fazlam falan yokmuş, mis gibiymişim işte.Tekrar o hale dönsem bana yeter(şimdilik).
Neyse ; gelelim bu bebek sahibi olma sürecinde alınan kilolara.Hamilelik boyunca dikkat ettim ettim ettim ettim.. ve sonraaa.. doğuma sadece 3 hafta kala izne ayrıldım!işte ne olduysa orda oldu! Allahım bir keyif bir keyif.. Benim gibi çok afedersiniz eşek gibi çalışmaya alışmış biri için 3 hafta ne demek biliyormusunuz??Hemen Tunalıdaki çok gizli korsan cd cime gittim, bir dolu film, dizi aldım.Hamileliğin son dönemi sıkıntılıdır falan derler, benim bunu düşünecek ya da irdeleyecek lüksüm olmadı hiç açıkçası, tabii ki koskoca bir göbekle 8 saat ders anlatmak zordu, ter içinde nefessiz kalıyordum bazen ama, yapılacak bir şey yok, karşımdakiler de birinin gözünün nuru evladıydı ve hazırlandıkları bir sınav vardı..Neyse efendim;e zaten mutluluk hormonlarım tavan yapmış, yayıldım tv nin karşısına bütün gün,bir elimde damak diğer elimde koca bir kova dolusu patlamış mısır yedim allah yedim. Ha bu arada işle ilgili yaşanan bazı şeyler azıcık bir tansiyon problemi yarattı ve jinekoloğum da bebeğin kilo alımı yavaşladı, bol bal vs tüket dedi mi. Al sana bahane:) Yedim de yedim arkadaş( hala hiç pişman değilim). Sonuç: son 3 haftada alınan 7 kilo!! Al buyur burdan yak:)
Etrafımdakiler " aa hiç üzüle zaten bebekle bir suyu bilmemnesi 8-10 kilosu gider bunun" dediler. Cık. Külliyen yalan. Gitmedi arkadaş, hatta tartıya göre bebeğin tamamı bile çıkmadı içimden. Zaten hala bir şişşiş böyle, ödemi atamamış tabii beden.. Neyse ilk 3 ay oydu buydu derken ödem indi,az daha hafifledim sanki ama... hala 13 kilo fazla vardı!Yine etrafımdakiler "emzirirken kiloların kendiliğinden gidecek, sen hiç dert etme bunu, yemene bak" demişti. Ben de yememe baktım.Bir allahın kulu da çıkıp emzirirken iştahın da çok açılacak ama demedi yahu,olacak iş değil. İşte o günlerin birinde nutella kavanozuyla olan ilişkimiz başladı. Gece gündüz tenhalarda buluşuyorduk, gizli gizli sevişiyorduk resmen. Sonuç: + 2 kilo! Oğlum 4 aylık olduğunda ve gaz denen illeti artık nerdeyse tamamen aştığımızda resmen yüzüm gözüm açıldı ve aylar sonra bir aynaya bakabildim.Rezalet! O günlerde gittiğim iç hastalıkları doktoru da başka bir sebepten bir diyetisyenle görüşmem gerektiğini söyleyince.. ver elini -diyet değil -beslenme programı.( diyete diyet deyince kızan bir diyetisyene gittim evet,az asabi ama işinde süperdi)
Bazıları diyetisyenlerin herkese aynı listeyi verdiğini diyetisyene para vermeye gerek olmadığını söylüyor. Belki bir açıdan doğru. Ama işin açığı bazen de o verdiğiniz para sizi disipline ediyor. İşin püf noktalarını kaptıktan sonra aylarca para dökmeye gerek yok azıcık oto kontrol sağlayabiyorsanız.( tabi çoook uzun soluklu programlarda insanın kendini disipline etmesi çok zor, kendi kendine 80 kilo veren bir insan olamaz bence)
Hey allahım altı üstü bir diyet listesi yazıcaktım şuraya, her zamanki gibi uzattım da uzattım. Neyse; onu ayrı bir konu yapayım bari.

Ha bu arada böyle ahkam kestiğime bakmayın, ben yine diyetteyim, hala 5 kilo fazlam var doğumdan kalan. Bi de doğumdan önceki 5 kilo. poff:)

13 Aralık 2011 Salı

ek gıdaya başlarken



"Ek gıda" bebeği 4 ya da 6 aylık olmuş bir çok anne için kabusa yakın birşey. Bebek yedi/yemedi kısmını saymazsak çok da karmaşık bir iş değil bu özünde. Her konu gibi bunun da genel doğruları var;siz o doğruları alıp kendi hayatınıza entegre ediyorsunuz.


aslında en en en önemli şey şu:

Bu bebeğin annesi sizsiniz ve hiç ama hiç kimse bebeğin ne yiyebileceğini sizden iyi bilemez.Yani yine anneler herşeyin en iyisini bilirler.. Ancak bu size sonsuz bir özgürlük tanımaz.Onca araştırma,çalışma boşuna yapılmıyor. Bebeklere 1 yaşından önce bal vermeyin derken doktorların bir bildiği var.Size tanınan sınırlar içinde özgürsünüz ancak..

Ek gıdaya başlamak bence bir annenin önce ruhen hazır olması gereken bir olgu bence.Aylar boyu gecesi gündüzüne karışmış,kocasıyla ilişkisi yeni bir boyuta girmiş,hormonları çıldırmış olan bir kadının bebeğini artık emzirme dışında bir yolla beslemeye çalışması malesef toplumda bir çeşit sınav gibi algılanıyor. Ve yine malesef bu kötülüğü her zamanki gibi biz kadınlar yapıyoruz birbirimize..(aynı şikayet ettiğimiz tüm erkekleri bir kadının yetiştirmiş olduğu gerçeği gibi)

Karşılaşılması muhtemel yaklaşımlar şöyle:


1. Bebeği bir an önce ek gıdaya başlatmaya çalışan zihniyet: Bu zihniyet üç tipte karşınıza çıkar:


a)" Bebeğin 3 aylık olunca hemen birşeyler tattırmaya başla,alışsın ."diyenler.


b)"Ek gıdaya başlamak için sakın doktoru dediği gibi bebeğin 6 aylık olmasını bekleme.Koca çocuk oldu yahu artık o,4 aylık oldu mu başla şöyle yavaştan püre çorba falan, 6 aylık oldu mu artık herşeyi yer o. Yeni moda işler bunlar böyle 7. aya kadar beklemek,bak bilmemkim senin gibi doktor sözü dinleyip beklemiş 7. aya kadar,şimdi çok pişman,bebek hiç birşeyi yemiyor.Neden?Ay alışmadı ki ayol,nasıl alışsın bebek?" diyenler


c)"Emdi emeceği kadar o,yeter,bunan sonra bir besleyici değeri yok zaten anne sütünün,yap sen şu bebeğe mis gibi bir et suyuna şehriye çorbası , bak görüceksin ne gece uyanması kalıcak ne başka derdi.Akşam yatmadan önce de yedir pirinçunlu muhallebiyi,sabaha kadar sen sağ ben selamet." diyenler



a)Ben bebeklere bu kadar erkenden birşey tattırmanın hatta genel kullanımıyla yalatmanın annelere ne tarz bir duygu yaşattığını kavrayamadım bugüne dek.Bir anne olarak ona dünyanın en eşsiz,en değerli,en ona has besinini -sütünü- verirken 2 aylık bebeğimin kayısı yalaması beni neden mutlu etsin ki?Emzirebildiği için mutlu olanı anlıyorum ama bunu değil..Ben de her anne gibi 6. ayımızın son günlerinde tatlı bir heyecana kapıldım, bizimle aynı yemekleri yiyecek olması tabii ki çok mutlu etti.Neden?Çünkü zaten artık son 10 gündür elimizde ne görse atlıyordu. Belki bir anlamı yoktu, ama olsun. Anne olarak bebeğini elindekine atlarken görünce "canı istedi" hissine kapılıyor,onun da yemesini istiyor ve yediği bir kayısıyla mest oluyorsun Ama üzgünüm daha gözleri bile tam açılmamış 2 aylık bebek çin aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.Eskilerin dediği gibi..Herşeyin bir zamanı var.


b)En üzülerek dinlediğim iyi niyetli anne tavsiyelerinden biri bu: ek gıdaya geçmek için 6 aylık olmayı bekleme,sonra yemez..Öyle çok anne gördüm ki bebekleri 4 aylık olunca doktorun söyledikleriyle etrafın söylediklerinin arasında sıkışan. O kadar çok insan bu şehir efsanesini fısıldıyor ki insanlar "bir bildikleri var heralde,ya çocuk gerçekten yemezse , ya dedikleri gibi olursa ne yaparım" gibi düşüncelerle bir orta yol bulmaya çalışıyorlar.Bebeğin yemesinin ya da yememesinin bununla alakası yok.Anne sütü alan ve kilo alımında problem olmayan bir bebek için en doğru zaman 7. ay.Bebeği "yemeyen" anneler nedense buna bir sebep bulma çabalarında ek gıdaya başlamak için geç kalmış olmayı öne çıkarıyor-sanki tek aktör bu olabilirmiş gibi..Her neyse böyle bir şey yok..Bilimsel yanı zaten yok,anlatılan deneyimleri de ciddiye almıyorum.


c)Anne sütünün ne mucizevi bir besin olduğu aslında ayrıca kocaman bir yazı konusu. Hiç bir besin bunun yerini tutamaz,hele önüne hiç geçemez.Damlasını ziyan etmeden..


2.Bebeğin yemesi ya da yememesini annenin aşçılığına bağlayan zihniyet:Çeşitli cümlelerle karşınıza çıkabilirler: "Acaba elinin lezzeti mi yok?Aaa yoğurt çorbasını yemedi mi ben bir çorba yaptın dün vallahi kızım nasıl yedi.."Tüm bu iyi niyetle söylenen laflar karşı tarafa şu şekilde ulaşır : Güzel yapmış olsaydın bebek yerdi.Ne kadar sinir bozucu olduğunu söylemeye sanırım gerek yok:)


3." Biz bunları yiyerek büyüdük,hiç birşey olmaz,ben veriyorum herşeyi" zihniyeti:İşte en en en tehlikelisi bu.Bunlar,kendilerinin yanlış yapıyor olması yetmezmiş gibi sizi pimpirikli olmakla,çocuğun üzerine fazla düşmekle,bu işi takıntı haline getirmekle suçlayanlardır. En sık kullandıkları cümle "biz koca bir nesil böyle büyüdük ayol,ne oldu,bir şey mi oldu" dur.(iç ses: oldu ve olan şey apaçık ortada) Çok acı.. Benim annem de bana 15 günlükten itibaren yumurta vermiş.Birşey olmazdan anlaşılan şey ölmemekse evet ölmedim,yaşıyorum. Onun dışında bunun neye yol açtığı ya da açacağı hakkında hiç bir fikrim yok. Kimbilir her zaman şikayetlendiğim fazla 5 kilomun yegane sebebi budur,olamaz mı,olabilir:)Diyeceğim o ki; hayatta karşılaşılan herhangi bir sağlık sorununun temelinde bebeklik dönemi beslenmesinde yapılan hatalar olabilir.Üstelik de bu tarz durumların bir sınırı yok ki..Benim için "aman ne olucak sanki,hiç birşey olmaz " denen şey sizin için çook uç bir nokta olabilir. Bu yüzden de herkes doktorların,bilim adamlarının söylediklerini dikkate alsın ve bebeğe kendi kafasına göre bişeyler vermesin.(bence;)


4.Çocuğa bir an önce çikolata,çay,şeker verme meraklıları:"Annesiii, daha çikolata yemeyecek mi bu çocuk, bak oğlum çay,hüppp,ımmm,çok güzel.." Hey allahım ya:) Sanırsın ki dünyanın en faydalı besinlerine özendiriyorlar. Bunun bir adım ötesi parkta bahçede hiç tanımadığınız insanların çocuğunuza sizden izinsiz şeker,jelibon ve vermesi ve "canı ister çocuğun" açıklamasını getirmesi.Bu insanlar aynı zamanda ilk bir kaç gün meyve püresini kabul ettiği gözlemlenen bebeğe hemen pasta börek vermeye meraklıdır ki sanırım literatürde 6 aylıkken kıymalı pide, pasta,börek yiyen başka bir memleketin çocuğu yoktur:)Pofff;)


5. "Ben bebeğime herşeyin en güzelini en doğalını veriyorum " u abartan zihniyet:Her anne bebeğine herşeyin en güzelini sunmak ister.Belli bir bilincin üzerinde olan herkes bebeğin kavanoz mamalarıyla büyütülemeyeceğini, miss gibi ev yemekleri yemesi gerektiğini,sebzenin meyvenin en güzelini bulmanın onlar için çok şeyi değiştirdiğini bilir. Ancak bazen hayat başka şeyler sunar insana. Mesela bebeğiniz hasta olur ve bırakın bir şey yemeyi emmeyi bile reddettiği olur. Anlaşılmaz biçimde tek kabul ettiği şey, kavanoz mamadır;verirsiniz.Lami cimi , sebebi şusu busu yok yahu,direkt verirsiniz işte.Tek istediğiniz çocuğunuzun boğazından iki lokma birşey geçmesidir, verirsiniz.Bazen dışarı çıkarsınız, bir bakarsınız onca emek hazırladığınız yemekleri evde unutmuşsunuz.E ne olucak?Mecbur yakın bir marketten kavanoz mama alır verirsiniz. Örnekler çoğaltılabilir. Her anne bunu vereceğine kendi yemek yapsa daha iyi olacağını bilir ama bazen bunu tercih eder-ki bu kimseyi ilgilendiren bir konu değildir. Bu yüzden de hangi marka kavanoz maması alsam diyen anneye ""aaa kendin yapsana,ben hep kendim yaparım,tazecik" diyen "anne" lere bakışım pek de sevimli değildir.Yanlış söyledikleri için değil, bir başka annenin işine bu şekilde karışma cüretini gösterdikleri için.Bu konu her annein kendi içinde kendine vereceği hesaba bağlı,bir çeşit vicdan muhasebesi yani.Artısı eksisi ortadadır,ölçer biçer,o an çin bir karar verirsiniz.Hepsi bu.


6.Felaket tellalları: İşte bir tehlikeli grup daha:


Şimdiiii..Bebek doğar.E tabii anne şaşkın,malum.


Bu insanlar aniden konuşmaya başlar:


"Sütün var mı sütün? Helva ye,bulgur ye,onu ye, bunu ye, sütün olmaz vallahi sen böyle yaparsan.Kaç gün oldu doğum olalı,hala çok az sütün,allah allah neden acaba?Yeni anne dediğinin bir sütü olur sıktın mı duvara fışkırır,seninki süt bile sayılmaz,su gibi,doyurmaz bu bebeği,senin sütün yağlı değil,sütün yaramıyor,10 dakika bir memeden sonra 10 dakika diğer memeden emzir,öyle emip durmasın aynı memeyi,sütünü sağma,sağarsan biter, biterse bebek aç kalır.." vs vs vs..Offf yazarken şiştim vallahii.Aynı insan grubu ek gıdaya gerçer geçmez şunları demeye başlar: "Sen başladın buna ama hadi bakalım,sütün biter artık senin,daha gelmez,emmez bu çocuk daha..."


Bence annelerin süt hakkında konuşması yasaklanmış olsaydı emzirememiş annelerin %90 ı bol bol emzirmişti bebeklerini.İnsanların konuşmaları öyle rahatsız edici ki, sütün tek kaynağı olan yüksek moral bol uyku gibi faktörler güme gidiyor arada hep.Bir çok anne biliyorum etraftakilerin abuk sabuk konuşmalarıyla gün be gün daha kötü hisseden ..O kadar haklılar ki...Benim, hamileliğim esnasında süt olmaması gibi bir durumdan haberim bile yoktu.(iyi ki de yokmuş)Doğa kanunu gereği ,doğumdan sonra sütüm olucak işte diye düşünmüştüm hep. Hatta doğum esnasında alınan kilolar bu sütü yaparken gidecek, beden - kıtlık durumuna bile hazırlıklı olucak şekilde genişlerken -depoladıklarını emzirirken harcayacak diye düşünmüştüm.Şükürler olsun öyle de oldu.Aylar aylar sonra bile ,annelerin üzülerek sordukları soruları,insanların onları farkında bile olmadan sordukları bu tarz sorularla demotive etmelerini gördükçe çok üzülüyorum.Süt gelmemesi bambaşka sebeplerden de olabiliyor ama bir bunu bazen bir kadının diğerine yaptığını bilmek..çok acı.


7.Blender düşmanları:Ek gıdaya başladınız başlamak üzeresiniz.Bebeğiniz ömrü hayatında anne sütü/formül mama dışında birşey almamış.İşte o ses:Sakınnnnnn meyveyi sebzeyi blenderdan geçirme,mazallah sonra pütürlü yiyemez.Rendelerseniz meyveleri yine de tabii kıvamı püre olaz tam,verirsiniz bebeğe,hoopp geri çıkarır..Daha besin denen şeyle yeni tanışmış bebeğin odağı bu mudur allahaşkına.Yiyemiyorsa yazık, rendelenmiş şekilde ,geçirin gitsin yahu blenderdan..bir alışsın azıcık birşeyler yemeye.Sonra yavaş yavaş blendardan rende vs ye geçersiniz.Sabır işi bu,1 ay sonra herşeyi yemiyor ki aniden bebekler. 6-9 arası zaten sadece alışma süreci.Ben demiyorum ki 10-11 aylıkken hala blenderdan geçin ama ilk zamanlar için bence kullanılabilir bir alet:) Anne zaten bebeğinin tepkilerinden anlar artık rende yiyip yemeyeceğini.


Bu konuda arkadaşıma ahkam kesiyordum bir gün,"ne olucak allahaşkına, sen hiç 5 yaşında hala püre yiyen bir çocuk gördün mü ,geçir blendrdan rahat ol vs" diye diye atıp tutuyordum.Cevap geldi karşıdan: Gördüm, kuzenimin bilmemnesi 9 yaşında hala sadece püre yiyor!!!! Amaninn zort olduğumun resmiydi yani:) Neyse canım, bunda başka faktörler de etkendir diye yatıştırdım kendimi: Velhasıl..Her şey tadında..Sonsuza dek değil ama kısa bir süre,blendera evet ;)

(bir de tabii bebeğin besinine metal temas etmesi durumu var ki ona şimdi hiiiç giremeyeceğim.)


E daha ne diyeyim:)Benim de bunlardan biri ya da birkaçını yapmadığım ne malum:D

9 Aralık 2011 Cuma

ilk kar



Ankara'ya bu kışın ilk karı düştü.. en sevdiğim..
iki adım ötemde çamlara düşerken musmutlu kar taneleri ben de gülümsedim sebepsizce.. oğlumu düşündüm..doğduğu günü anımsadım,evlendiğimiz günü anımsadım..kar bana hep mutluluk getirdi, hep karşılık verdi sevgime..


bu kış da yine..sıcacık sar bizi..

favori oyuncaklarımız 0-6 ay

Oyuncaklar konusunda düşündüklerimi daha önce oyuncak seçimi yazımda dile getirmiştim.Orda da söylediğim gibi aslında hangi çocuğun hangi oyuncağı benimseyeceği pek belli değil , alıp denemekten başka çare yok:)





İlk aylarda oyuncak diye tanımlanan şeyler ilginç aslında:






Tiny Love Çift Taraflı Yatak Kenarı Kitabı: Oğlumun gazla geçen ilk üç ayında yegane "oyuncak"larından biriydi bu.Siyah- beyaz - kırmızı olan tarafı henüz net göremeyen ve ancak kontrast renkleri algılayabilen bebekler için düşünülmüş,ben de çok sevmiştim oğlum da:)







Tiny Love Tekmele Oyna Oyun Halısı: İşte en en en sevdiğim, bana azıcık nefes aldıran, bakıp bakıp ne var ki bunda bebeğin ilgisini çekecek dediğim, oğlumun mutluluk çığlıklarıyla şaşkına döndüğüm ca'nım oyuncak:) Her bir oyuncağıyla tek tek oynadı,her birini ayrı ayrı sevdi. Arada başka oyuncaklar astık üzerine..Hele o kıytırık yaprak yok mu yaprak..Ah ah neler borçluyum ben o yaprağa,gönül borcum var resmen.O yaprakta ne bulduğunu hiç anlamadık ama bir kurtarıcı gibi onu nereye gitsek yanımızda taşıdık. Sonuçta oğlumuzun Yaprak adında birine aşık olacağına kanaat getirdik:) İlerleyen zamanlarda bu ismin aslında bizim aşk hikayemizde de bir rolü olduğunu farketttik,daha önce nasıl oldu da aklımıza gelmedi dedik, hani bir de kızımız olursa bir gün onun adını Yaprak koyarız diye düşündük ama neyseki gün geçtike gözümüz korktu bu fikirden ve tümünden vazgeçtik:)



Çıngıraklar-Diş Kaşıyıcılar:El-göz kordinasyonu, sağ el -sol el kullanımı için pek bir önerilen oyuncaklardan çıngıraklardan piyasada onlarca çeşit var. Biz de sıkıldıkça yenisinin denedik,çoğunu dişledik.Bazıları tahta bazıları plastik türevi bunların. Ben bir kaç kez tahta olanlardan almaya teşebbüs ettim, daha sağlıklı oldukları için, ama..içime sindiremedim. ağır geldiler,kafasına gözüne çarpıp durduğu şeyler daha hafif bir materyal olsun istedim.Bir de tabii bunlarda çeşit çok daha azdı(arz-talep) ve renkler vs diğerleri kadar göz alıcı değildi. Velhasıl elimden geldiğince bpa0 olanları tercih edip tahta olanlardan almadım.Pişman değilim;)







Playgro Titreyen Zürafa: Oğluşun ilk aylarında en en en sevdiği oyuncaklardan. Bunun ayaklarında ne bulduğu hakkında en ufak bir fikri yok, dakikalarca bir o yanına bir yanına bakıyor,çekiştiriyordu.Oğlumun Zülfü'sü, kuzenine de Zülfiye olarak hediye edildi:)










Bizim en sevdiklerimiz bunlardı. Şimdi arada bir görünce hüzünleniyorum..

8 Aralık 2011 Perşembe

ferzan özpetek

Eğer; bir çekilişten istediğim bir yönetmenin filminde miniminnacık da olsa görünebilmek gibi birşey kazansaydım (nasıl bir çekilişse artık o) seçimim Ferzan Özpetek olurdu.Bazen bir filmini izlemeye başlıyorum ve inanın 10 dakika bir tahammül edemeden kapatıyorum. (Mükemmel Bir gün ve Cahil Periler tam da böyle oldu mesela)Aylar sonra ya da ne bileyim bazen sadece 1 gün sonra filmi tekrar başlattığımda.. Aman tanrım! Kayboluyorum içinde!Ferzan Özpetek filmlerini fazla kişiselleştiriyorum ben,belki ondandır. Bir gizli mesaj arıyorum içlerinde, bir ortak yan arıyorum.


Bazen.. bir ruh olduğunu ,onun kırıntılarını binlerce insana dağıttıklarını, o ruhun kırıntısını taşıyan diğer insanları sebepsizce "yakın" bulduğumuzu düşünüyorum. Önemli değil , bu, dünyaca ünlü bir yönetmen de olabilir çayınızı getiren garson da.. Bazen bir şeyler anlatılmaz biçimde farklı oluyor..Kimsenin görmediği bir ışık,bir ışıltı sanki..


Benim favorilerim ise Karşı Pencere ve Serseri Mayınlar..Kaçırmayın derim..

drew barrymore



Sevgiliyle izlenecek filmler listesinde üst sıralarda yer alan iki filmde de Drew Barrymore var:


Birisi daha önce de bahsettiğim Music and Lyrics diğeri ise 50 First Date , ya da daha şirin olan Türkçe adıyla 50 İlk Öpücük.
Her gün hafızası sıfırlanmış biçimde uyanan bir kız ve ona aşık olan bir adamın öyküsü bu.

Şu çocukluğumuzun efsane filmi E.T de oynayan küçük kız da aslında Drew Barrymore.Ancak pek içiaçıcı bir hayatı olmamış. O yaşta gelen şöhret ve ilgiyi kaldıramamış olacak ki 12 yaşında kokain bağımlısı olmuş,ne acı:(Neysi ki yeni bir başlangıç yapabilmiş ve seçtiği roller bu eski imajından kolayca sıyrılmasına olanak sağlamış.

hugh grant




Kendisi yıllar yıllar önce yaşadığı malum olaydan sonra bir çok espriye kaynaklık etmişse de ben oynadığı karakterleri sevmeye devam ediyorum.Bulunduğu filmler içimi ısıtıyor,seviyorum.Bir saf aşık, bir hayat ne güzel moduna giriyorum -ki açıkçası daha ne isterim bu saçma koşuşturmaların içinde.


Benim favorim About a Boy..Sonundaki killing me softly sahnesi beni öldürmeyi başarmıştı vallahi..


Bir diğer favorim ise Music and Lyrics . Drew Barrymore ile oynadıkları bu filme de Fletcher rolü ve poposuyla kalbimi çalmıştı tekrar;)


Yeni yıla sayılı günler kala klasikleşmiş yeni yıl filmlerinden birinde de yine o var: Love Actully.Hem de İngiltere Başbakanı rolünde vallahi;)Bunun da müzikleri enfes.


Başka başka... Hımm Bridget Jones serisinde var tabii ki de ama o karakteri kim ne kadar sever tartışılır:)


Ha bir de Two Weeks Notice diye bir film vardı Sandra Bullock la oynadıkları,onu da çok sevmiştim ben.


Aman tanrım nasıl unuturum??Tabii ki Nothing Hill var Julia Roberts ile!! Bu filmi izleyip de Nothing Hill e gitmek istemeyen ya da minik bir kitapçı dükkanı açmak istemeyen var mı aranızda?(bir gün mutlaka part time da olsa kitapçıda çalışacağım,içimde kalıcak yoksa.)




Gördüğünüz üzere rahatlıkla bir Hugh Grant haftası yapılıp her gün bir filmi seyredilebilir keyifle. Ben bunların çoğunu en az iki kez izledim,sanatsal bir değerleri falan olduğu için değil,sadece samimi bulduğum,beni güzel duygularla sardıkları için.

Roberto Benigni&Nicoletta Braschi


Life is Beautiful u ilk izlediğimde Ankara' ya yeni gelmiştim(1998),malum üniversite işleri..Bahçeli On Sineması'nda -ki artık sanırım öyle bir sinema salonu yok,sinemalar alışveriş merkezlerinin tekeline girdiğinden beri- büyülenerek izlemiştim.. O zamanlar Ankara'yı keşfetmenin dışında bir taraftan da Almanca hazırlık okuyordum ve film boyunca bazı sözcükleri hatta cümleleri anlayabilmiş olmak beni kolayca İtalyanca öğrenebileceğim konusunda heveslendirmişti. Tabii bunlar hazırlığın ilk günleriydi..İlerleyen günlerde zaten Almancayı da bir türlü öğrenemediğimi ayırt edecek ve halihazırda Almanca bilen birinin kolayca İtalyanca öğrenebilceği hayalinden vazgeçecektim:) Ne yazık ki..(İlerleyen zamanlarda İtalya bağlantılı tüm hayallerim suya düşecekti;)






Herneyse..
Life ise Beautiful ya da daha romantik adıyla La vita é bella Roberto Benigni&Nicoletta Braschi ikilisiyle tanışmamı sağlamıştı.Temelinde Yahudi Soykırımı olan bu filmde garson Guido (Rpberto Benigni) oğlunu ve karısını(Nicoletta Braschi) bu şiddetten daha doğrusu onun etkilerinden uzak tutabilmek için acı gülümsemelere yol açan oyunlara başvuruyordu.Ben çok sevmiştim..

Seneler seneler sonra bu ikilliyi bu sefer sevgilimle (kendisi artık kocam olur;) ) evimizde televizyonun karşısında pijamalarımızla yayılmış vaziyette izledik-ki ben bunu sinemadan daha çok severim.Bu sefer filmin adı Tiger and The Snow du. Alakasız olucak biliyorum ama snow sözcüğüne bayıldığımdan bahsetmişmiydim hiç birşekilde?Çok çok çok seviyorum bu sözcüğü..neden bilmiyorum..Pamuk Prenses 'in orjinal adı da snow white biliyorsunuz di mi..çook romantik bir sözcük bu,yüreğime dokunuyor derinden..sebepsizce..


yine savaşın,zorlukların içinde bir aşk..ve Pers Edebiyatı'na kendimce hakettiği değeri geri vermemi sağlayan araştırmaların esin kaynağı..


Öyle bir sahne var ki bu filmde..kazınıyor insanın zihnine tek kelimeyle bir anda..


Kış bitmeden her ikisini de ne yapın edin izleyin derim..

3 Aralık 2011 Cumartesi

oyuncak seçimi





"Çocuğa verilebilecek en güzel hediye onunla oyun oynamaya ayrılmış zamandır."

Oyuncaklar konusunda 10 aylık annelik deneyimimden benim süzdüklerim şunlar:





  • Bebeği saatlerce oyalayacak(evi derleyip toplamaya ya da yemek yapmaya olanak sağlayacak kadar) mucizevi bir oyuncak yok.(en azından şimdilik yok-benim hala umudum var)Süper bir oyuncak, inanılmaz ilgisini çekti dediğimiz(başka bir yazımda benim de diyeceğim )oyuncakların süresi yaklaşık 10 dakika.


  • Oyun oynadığını benim oğlum sadece 1 aydır farkında. Kendi kendine oyunlar keşfediyor- yatak başına tutunup kendini hooop diye bırakma, yatakta oturuken kendini kendini geriye atıp düşme,tekrar kalkma ve aynı döngünün başlaması , gibi gibi.. Onun dışında genelde oyun=yeni şeyler keşfetme şeklinde gerçekleşiyor. Bu yüzden de bebekler aldığımız oyuncaklardan çok etraftaki çer-çöple ilgileniyor. Çocuk haklı, aldığımız oyuncağı da görmemiş daha önce mutfaktaki kepçeyi de:) Şimdi onun yerine kendimizi koyup düşünelim: Elimizde bir kepçe ve bir oyuncak halka var. Birini annemizin elinde sık sık goruyoruz, diğeri ise elimize tutuşturuluyor ve onunla oynamamız bekleniyor?!! E yani tabii ki kim olsa kepçeyi seçer, diğeri ne anlamsız geliyordur:) O zaman ne çözüm ne? Tabii ki çocukla birlikte oturup oynamak. Evet bazen sıkıcı bir hal alabiliyor, bir kuleyi defalarca yapmak ve yıkılmasını izlemek ama. Kimse ebeveyn olmanın kolay olduğunu söylemedi zaten:) Tabii bu arada çözüm ne diye sorunca çocuğun evdeki araç gereçle oynaması bir sorunmuş gibi algılanabilir. Asla!Aksine; bu, istenen/beklenen bir durum. Bebeğin evi keşfetmesi kadar güzel bir şey yok, ileride kendi kendine oyunlar kurabilmesi için illa oyuncaklara değil hayal gücüne ihtiyacı olduğunu kavramasına da yardımcı olabilecek bir durum bu. Ancak.....Evi oyuncak çöplüğüne döndürmeyi ne kadar doğru bulmuyorsam bebeklere oyuncaksız bir dünya sunulmasını da doğru bulmuyorum ben. Yıl itibarıyla 31 yaşındayım ve benim hala bir dolu oyuncağım var-ki bunların içinde beni saatlerce oyalayan,en sevdiğim de internet:) İnternet, cep telefonu, play station vs vs.. Bunlarla hala oynuyoruz sonuçta! Eskiden anneme "pofff,çok sıkıldım anne" derdim. O da bana bazen "istersen sehpaların tozunu al" derdi:) Bebeklere oyuncak almadan sadece evdeki ıvır zıvırla oynamasını istemeyi/beklemeyi biraz bu durum gibi buluyorum ben.Eşek kadar olmuş ben bile oyuncaklarımla oynamadan günü geçirmiyorum sonuçta. Neden kendi çocuğumu bundan mahrum edeyim ki? Oyuncaklar yürek ısıtır di mi sonuçta:) Oyuncaklar bilinçli seçildiğinde bebeğin gelişimini çok güzel destekliyor bence.




  • Bir oyuncak bir çocuğun ilgisini çektiyse bu sizin çocuğunuzun da ilgisini çekeceğini garantilemez. En doğrusu annenin farklı tavsiyeleri alıp,kendi çocuğunun ilgisinin yoğunlaştığı noktalarla kesişen oyuncakları seçmesi sanırım..Ancak bazı oyuncaklar var ki gerçekten hemen her çocuk bayılıyor! Sanırım o oyuncak firmasının ar-ge bölümünün başarısı bu da:) Ha burda bi de "benim bebeğim kendi oyuncağını kendi seçer" yaklaşımı var ki bazen şarlatan durumuna düşürebiliyor insanı. Bebek 6 ay ve üstüyse hadi tamam, gerçekten de az buçuk fikir alıyorsunuz oyuncakla bir 5-10 dk zaman geçirdiğinde, ama ben 2 aylık bebeğe iki alternatif sunan anneler gördüm oyuncakçılarda): puaaa,şimdi bile gülüyorum, yahu daha net biçimde göremiyor bile o bebek, neyi seçecek allahaşkına, bunu yaparken ki ciddiyetleri de ayrıca komik:)Kitapta "bebeğinizin fikirlerine saygı duyun,onu ayrı bir birey olarak algılayın" cümlesinin altını çüzüp hayata aktarmak bu değil sanırım:)En azından bence değil..